Süresi Sınırlı Dinamik Psikoterapi
Kısa dinamik psikoterapi ya da süresi sınırlı dinamik psikoterapi, günümüzde popülaritesi artmış ve gelecek vaat eden bir terapi yöntemidir.
Yapılan araştırmalar danışanların büyük çoğunluğunun, sorunu ve tedavi yöntemi ne olursa olsun 6 ila 12 seans içinde psikoterapiyi bırakma eğiliminde olduklarını göstermektedir.
Psikoterapi gereksinimi duyan danışanların büyük bir kısmı ruhsal yapılarını sağlamlaştırma, mükemmelleştirme amacı taşımamakta, bir an önce mevcut duygusal acılarından kurtulmayı istemekte yani günü kurtarma yolunu tercih etmektedirler. Bu yaklaşım da terapistleri kısa süreli problem çözmeye yöneltmiştir.
Amerika' da William Sledge' nin son yıllarda yaptığı bir çalışma, baştan 12 seans olarak planlanan ve bitiş tarihi kesin beli olmayan iki grubu karşılaştırmış, süresi sınırlı olan grupta tedaviyi bırakma oranını yüzde elli daha az bulmuştur. Süreyi sınırlama hastaların bağımlılık korkularını azaltırken, terapistin de daha aktif olmasını sağlamakta ve terapötik yönde pozitif etki yapmaktadır.
Kısa süreli dinamik psikoterapilerde tedavi, belli bir hedefle sınırlanır. Yogi Berra' nın sözü buna ışık tutmaktadır. "Nereye gittiğini bilmiyorsan yolun bambaşka bir yerde sonlanır". Kısa süreli çalışmalarda gerek psikoterapist gerekse danışanı ortak bir yola sokacak olan ana tema, tedaviyi sınırlandırmak ve sınırları karşılıklı kabul etmektir.
Geleneksel kısa süreli terapilerde genellikle 6-20 seanslık süre sınırları uygulanmaktadır. Kısa süreli dinamik psikoterapide, çocukluk dönemi, bilinçdışı, çelişkiler, direnç, tekrarlamalı davranışlar gibi temel psikanalitik kavramlardan yararlanılır. Ancak Ödipus kompleksi gibi çıkarımsal kavramlara ve metapsikolojik modellere girilmez. Hastanın güçlü yönleri vurgulanır ve psikoterapi gerçeğe dayandırılır. Geçmişten ziyade şimdi ve buradaya odaklanılır.
Kısa süreli dinamik psikoterapiyi uzun süreli terapilerin bir minyatürü gibi görmemek gerekir. Bunun ayrı bir metodolojisi vardır ve zamanı verimli kullanmak adına yapılan gelişigüzel bir yöntem değildir. Araştırmalar baş ağrısı, huzursuzluk, ağlama duygusu gibi akut stres bulgularının psikoterapiye en iyi yanıt verdiğini, yalnızlık duygusu, değersizlik duygusu, kolay incinebilirlik, aşırı hassasiyet gibi kronik stres bulgularının psikoterapiye en kötü yanıt veren hasta grubu olduğu göstermektedir.
Kısa süreli terapilerde birçok uzman seans sayısından ziyade terapistin ve hastanın ruh halinin önemli olduğunu savunur. Süreli sınırlı dinamik psikoterapilerde terapist en az radikal müdahaleyi tercih eder, hastanın güçlü yönlerini vurgular, sunulan problemleri her şekilde doğru kabul eder. Danışanda meydana gelecek olumlu değişim çoğu kez terapist tarafından gözlemlenemeyecektir. Kısa süreli psikoterapistler bazı psikoterapi modellerindeki sonsuz gelişim sürecini kabul etmezler ve hastaların terapiye gelmesinin danışan bazında ikinci planda kalıp, doğal yaşamın içinde olmalarını isterler.
Şikayetlerini sınırlayabilen, esnek düşünebilen, hislerini kolay dışa vuran, ortalamanın üzerinde zekaya sahip, psikolojik farkındalığı gelişmiş, değişim için motivasyon sahibi, katılımcı, kendine karşı dürüst, meraklı, yeni fikirlere açık, gerçekçi beklentilere sahip, zaman ve ekonomik dengeyi tutturmayı bilen danışanlar süresi sınırlı dinamik psikoterapiye uygun adaylardır.
Süresi sınırlı dinamik psikoterapi, fonksiyonel olmayan kişilerarası ilişki dinamiklerini yeni deneyim ve anlayışlarla işlevsel hale getirmeyi amaçlayan, kişilerarası kısa süreli bir psikoterapi yöntemidir. Bireyler arası ilişkilerdeki, karakter yapısı olarak tarif edilen yerleşmiş örüntüleri değiştirmeyi hedefler. Geçmişte öğrenilen, bugün de korunan, kişilerarası ilişkilerinde sorun yaratan fonksiyonel olmayan davranışlar üzerine gidilir. Danışanın ilişki örüntüsü tanımlanabilir ve sorunlu bir yapıdadır.
Süresi sınırlı dinamik psikoterapi, nesne ilişkileri kuramını temel alır. Bu bakımdan içgüdüsel dürtü tatmini ile toplumsal kısıtlamaların getirdiği bunaltının ruhsal yapıyı bozduğuna dair klasik psikanalitik görüşten ayrılır. Nesne ilişkileri kuramında doğumdan sonraki veya bakıcıyla olan bağımlı yaşamımızın büyük rolü vardır ve bu ilk ilişki dünyayla, diğerleriyle ilişkilerimizde ve kendimize dair hislerimizde temel etkendir. Ebeveynlerle güvenli bağlanma gerçekleşmediğinde ruhsal gelişim zarar görmekte, bu durum da yetişkin dönemdeki ilişkilerimizi bozmaktadır. Örneğin, çocuk otoriter anne- babasından şiddet görmemek için sakin ve itaatkâr bir yapı geliştirebilir. Bu erişkin yaşamında da, ne kadar yumuşak başlı olursa güvende kalacağı duygusu olarak yansıyacak ve kişilerarası ilişkilerinde sorun olarak kendisine dönecektir. Klasik psikanalitik bakış bireyin kişilik gelişiminin Ödipal dönemde hemen hemen tamamlandığını kabul eder. Süresi sınırlı dinamik psikoterapiye göre ise kişilik gelişimi tüm yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Bozuk ilişkisel yaşantı yaşamın ilk yıllarında öğrenilse de güncel yetişkin yaşamda pekişmektedir. Yukarıdaki vakayı örneklersek, yumuşak başlı çocuğun itaatkâr tarzı, tersine çekim yasasıyla etrafını otoriter, dogmatik, şiddet yanlısı kişilerle doldurmasına yol açacak, onun itaatkâr tarzı diğerlerini kışkırtarak daha baskın, daha zorba olmaya davet edecektir.
Süresi sınırlı dinamik psikoterapi, örnekteki kişinin çocukluk çelişkileri ve geçmişteki olaylarına hiç girmeden, bunlarla uğraşarak zaman harcamak yerine, bugün üzerinde çalışarak hızla sonuca gitmeyi hedefler. Psikoterapist bu çalışmada klasik psikanalitik yaklaşımın aksine danışanla aktif paylaşımda bulunur.
Özetle süresi sınırlı dinamik psikoterapi klasik psikanalitik görüşün bazı temel ilkelerini kullanmakla birlikte birçok noktada ayrılan, hastaya yeni bir deneyim ve yeni bir anlayış sağlamaya yönelik modern bir psikoterapi yöntemidir.
Süresi Sınırlı Dinamik Psikoterapi Antalya.
Antalya Kısa Dinamik Psikoterapi.
Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi.