Yaşlılık Depresyonu ve Tedavisi
Uzayan insan ömrü ile birlikte yaşlılarda görülen depresyona daha sık rastlanmakta, yaşlılık depresyonu psikiyatride önem kazanmaktadır.
Yaşlılık dönemi depresyonunda şu özellikler mevcuttur.
1.)Cinsiyet farkı yoktur.
2.)Unipolar depresyon görülmesi daha sıktır.
3.)Yaşlılarda görülen depresyonlar daha şiddetli ve kronik seyirli olup, nüks oranları daha yüksektir.
4.)Yaşlılık depresyonlarında melankolik özelliklere daha çok rastlanır.
5.)Yaşlılarda depresyon geliştiğinde motor ve bilişsel işlevler daha olumsuz etkilenir.
6.)Yaşlı bir bireyde depresyon olursa kişideki fiziksel durum olumsuz etkilenir, organik patolojilere zemin hazırlanır.
7.)Atipik depresyon görülmesi ve başka psikiyatrik bozuklukla birlikte depresyon bulunma olasılığı yaşlılarda daha azdır.
Yaşla birlikte depresyon sıklığının artıp artmadığı tartışmalı bir konudur. Geçmişte yaşlılarda depresyonun daha sık görüldüğüne inanılsa da, birçok araştırma ilerleyen yaşın depresyon için tek başına bir risk yaratmadığını göstermektedir. Bugün için erişkin nüfus ile yaşlı nüfus arasında depresyon sıklığı arasında bir fark olmadığı kabul edilmektedir. Ancak yaşla birlikte artan sağlık sorunları ve ortaya çıkan yetersizlikler depresyon gelişiminde büyük pay sahibidirler.
Bakımevlerinde kalan ve hastane bakımı gerektiren yaşlılarda depresyon oranı ise %50’leri bulabilmektedir. Herhangi bir sağlık sorunu ile doktora başvuran bir hastada ise depresyon oranı %30’u bulmaktadır. Yaşla birlikte artan Alzheimer hastalığı, serebrovasküler hastalıklar, koroner arter hastalığı, kronik tıkayıcı akciğer hastalıkları ve malign hastalıklarda depresyon kolayca gelişebilmektedir. Tiroid problemleri yaşlılık depresyonlarında önemli bir etkendir.
Yalnız yaşama, aile ve yakın çevre desteğinden uzak kalma, kent merkezlerinde sosyal destekten mahrum yaşama yaşlılarda görülen depresyonlar için risk kaynağıdır.
Yaşlılık depresyonlarında, yaşlanma ile beyin yapısında ortaya çıkan bazı değişikliklerin rolü olabileceğini gösteren araştırmalar da mevcuttur. Bir monoamin olan ve depresyonda azaldığı bilinen MHPG’nin plazma düzeyinin yaşla pozitif korelasyon göstermesi bu durumu desteklemektedir. Serotonin reseptör yoğunluklarının ve reseptör bağlanmasının yaş ilerledikçe azaldığı da bilinmektedir. Platelet MAO aktivitesinde artma da yaşlılardaki depresyonda pay sahibi olan biyokimyasal değişikliklerdendir.
Beyin görüntüleme çalışmalarında da yaşlılık depresyonlarında bazı özellikler saptanmıştır. Lateral ventrikül genişlemeleri, beyaz cevherde hiperintens alanlar ve kortikal atrofi bunlardan birkaçıdır. Sol frontal lobda hipoaktivite, kaudat çekirdeklerde metabolizma azalması, ön temporo-limbik sistemde işlev düzensizlikleri yaşlılardaki depresyonlarda disinhibisyon, irritabilite, sosyal çevreye duyarsızlık, apati, harekete geçme isteğinde azalma, psikomotor retardasyon ve bilişsel defisitlerden sorumlu tutulmaktadırlar.
Beyindeki vasküler lezyonlarla depresif belirtiler arasında da bağ kurulmaktadır. Damarsal iskemiler sonrası ortaya çıkan depresyonlarda ilgi ve motivasyon kaybı, bilişsel zayılama ve yeti kayıpları daha fazla görülmektedir. Konuşma akıcılığı ve nesneleri tanıma belirgin derecede bozulmuş olabilir. Apati ve retardasyon fazladır. İçgörüleri az olan bu hastalarda suçluluk duygularına pek rastlanmaz. Beyin damarlarındaki aterosklerotik değişikliklerle seyreden yaşlılık depresyonları, vasküler depresyon olarak da tanımlanabilmektedir.
Organik hastalıklar ile yaşlılık depresyonu arasında yakın bir ilişki vardır. Hipotiroidi, miyokard enfarktüsü gibi fiziksel hastalıklar depresyonu tetikleyebildiği gibi, depresyondaki bireylerde de kalp hastalıkları, diyabet, hipertansiyon gibi ciddi hastalıklar daha fazla görülmektedir. Demanslı ve parkinsonlu hastaların %50’sinde, serebrovasküler hastalık geçirenlerin %25’inde depresyona rastlanmaktadır.
Yaşlılarda izlenen depresyonlarda anksiyete bozuklukları ile birliktelik %90’ı, obsesif-kompülsif bozuklukla birliktelik ise %30-40’ı bulur. Yaşlılık depresyonlarının tedavisinde bu durum dikkate alınmalıdır.
Yaşlılarda olan depresyonda çok değişik klinik görünümlere rastlanabilir. Yaşlılık dönemindeki depresyonlarda uykuya dalamama, sık uyanma, kilo ve iştah kaybı gibi melankolik depresyon özelliklerine sık rastlanır. Yaşlılardaki depresyonlarda somatik yakınmalar, hipokondriak uğraşlar, paranoid düşünceler, hastalığı reddetme tipik bulgulardandır. Bilişsel işlevlerde yarıya yakın kayıplar olabilir. Psikotik özellikler de yaşlılarda sıklıkla görülen depresyon belirtilerindendir. İntihar girişimleri ve bunların ölümle sonuçlanması, özellikle 65 yaşın üzerindeki depresyonlu hastalarda önemli sorunlardandır.
Yaşlılardaki depresyonların %40 kadarı kronikleşebilmektedir. Tedavi alanındaki önemli gelişmelere rağmen bu durum halen bir sorundur.
Yaşlılara depresyon tanısı koymak gençlere göre daha zordur. Bu yüzden geriatrik depresyon (yaşlılık depresyonu) sıklıkla gözden kaçabilir. Kişinin şikayetleri gerek ailesi, gerekse doktorlar tarafından yaşlanmaya bağlanarak tanı ve tedavide gecikmeler yaşanmaktadır. Bazı yaşlılar ise depresyonu reddetmekte, depresyonu gizleyici tepki ve davranışlarda bulunabilmektedir. Özellikle demansı ve diğer nörolojik bozuklukları bulunan yaşlılarda antidepresana verilen cevap üzerinden depresyon tanısına gidilebilir.
Yaşlılık depresyonlarının tedavisinde antidepresan ilaç tedavisi ya da ilaç ile birlikte psikoterapi uygulanması altın standartı oluşturur. Psikotik özellikler gösteren yaşlılarda ise tedavide EKT’nin de yeri vardır.
Tedaviye başlamadan önce depresyona neden olabilen bazı antihipertansif, kortikosteroid gibi ilaçların kullanılıp kullanılmadığı araştırılmalıdır. Tiroid ve paratiroid bozuklukları, viral hastalıklar, malign durumların varlığı hastalığın seyrini etkileyeceğinden mutlaka dikkate alınmalıdır.
Yaşlılarda depresyon tedavisinde ilaca başlarken yetişkin dozunun yarısı ya da üçte biri ile başlamak uygun olur. Hastanın gereksiz olan tüm ilaçları kesilmeli, ilaç arttırımı çok yavaş yapılmalıdır. Yakın çevreyi de içine alacak şekilde danışmanlık ve psikoterapi desteği tedaviyi hızlandıracaktır.
Yaşlılık depresyonlarının tedavisinde trisiklik antidepresanlar yüksek antikolinerjik özellikleri nedeniyle günümüzde tercih edilmemektedir. Prostat şikayetlerini arttırması, göz tansiyonu yapabilmeleri, kalpte ritm bozukluğu yapabilmeleri yaşlılar için başlı başına risktir. Bu nedenle serotonin gerialım inhibitörleri tedavide ilk tercih olmuştur.
Lityum ve tiroid hormonu eklenmesi gibi güçlendirme seçenekleri, diğer depresyonlarda olduğu gibi yaşlılık depresyonu tedavisinde de geçerlidir. Apatiyi azaltıp, enerjiyi arttırmak için sınırlı süre ve sınırlı dozda psikostimülan eklenebilir.
Yaşlıdaki psikotik depresyonda ise antidepresan ilaçlara olanzapin, ketiapin, risperidon, klozapin gibi antipsikotik ilaçlar eklenir. Psikotik özellikli depresyonda EKT de iyi bir seçenektir.
Yaşlılık dönemi depresyonlarında hastaların üçte biri tedaviye dirençli olabilir. İlaca uyum güçlüğü nedeniyle yetersiz doz, ilaç etkileşimleri, diğer tıbbi ya da psikiyatrik hastalıklarla birliktelik gibi durumlar tedaviye dirençte rol oynayabilir.
Geç başlangıçlı ve daha önceden de depresyon geçirmiş olanlarda hem nüks, hem de direnç olasılığı daha fazladır.
Her çeşit depresyonda olduğu gibi yaşlılardaki depresyon tedavisinde de psikoterapötik yaklaşımların iyileştirici etkisi büyüktür. Özellikle ayrılık, eş kaybı ya da önemli yaşam olaylarını takiben ortaya çıkan depresyonlarda psikoterapi şarttır. Umutsuzluk içinde ve intihar düşünceleri taşıyan yaşlılarda psikoterapi çok yararlı olacaktır.
Yaşlılık depresyonu tedavisinde tercih edilen psikoterapi yöntemleri kişilerarası (interpersonel) terapi, bilişsel-davranışçı yöntemler ve aile yönelimli terapilerdir.
Kişilerarası terapide ilişkilerdeki defisitler, rol değişimleri, travmatik ve yas olayları ele alınır. Kişinin sosyal tatminsizliği anlaşılmaya çalışılır. Sosyal izolasyonu engelleyici eylem planları yapılır.
Yaşlılık depresyonu tedavisinde bilişsel-davranışçı yöntem tercih edildiğinde temel yaklaşım olumsuz ve hatalı bilişsel değerlendirmeleri ele almaktır. Depresyon tedavisinde en çok tercih edilen tekniklerdendir.
Aile yönelimli terapilerde ise hastanın sorunları yanında, ailenin hasta ve hastalıkla ilgili olarak yaşadığı problemler ele alınıp, çözülmeye çalışılır.
Antalya psikiyatri ve psikoterapi merkezi, Depresyon tedavisi, Lara/Muratpaşa/Antalya.
Psikoterapist ve Psikiyatrist Emine Filiz Uluhan.