Şizofreni Belirtileri
Şizofreni tanısı koyduracak özel bir bulgu ve belirti yoktur. Şizofreni de görülen herhangi bir belirti ve bulgu diğer psikiyatrik hastalıklarda da görülebilir.
Şizofreni tanısında öykü çok daha önemlidir. O anki ruhsal durum muayenesi yanıltıcı olabilir.
Hastalık sosyal içe çekilmeyle giden sinsi bir başlangıç gösterebilirken, hezeyanlar, halüsinasyonlar, algı bozuklukları ve saldırgan davranışlarla akut bir tablo da görülebilir. Bazı hastalarda kendi kendine konuşma, kendi kendine gülme, aşırı bedensel uğraşlar, hipokondriyak ve obsesif düşünceler ilk belirti olabilir.
Hastalar genelde şizoid ya da şizotipal kişilik tiplerine sahiptir. Sessiz, pasif, içe dönük, az arkadaşı olan bireylerdir. Sosyal etkinliklerden uzak dururlar. Bireysel olarak sinema, televizyon, müzik gibi aktivitelerden hoşlanabilirler.
Hastalık klinik olarak ortaya çıkmadan aylar önce baş, boyun ve sırt ağrıları, tüm kaslarda ağrı ve güçsüzlük, halsizlik gibi somatik yakınmalar gözlenebilir. Aile, iş, sosyal ve kişisel hayatındaki etkinliklerde işlevsellikler görülmeye başlar. Hasta felsefi, soyut, dini, mistik uğraşılar içine girebilir. İlk zamanlarda gerçeklik kavramını yitirdiğinin farkında olduğundan korku duymakta, bunlara bir anlam kazandırmaya çalışmaktadır. Zamanla bu mücadeleden vazgeçer ve yaşadıklarını gerçek olarak benimser. Bu dönemde psikiyatride pozitif belirtiler olarak adlandırılan bulgular gözlenir. Şizofreninin pozitif belirtileri sanrı ve varsanılardır.
Zaman geçtikçe ve hastalık kronikleştikçe psikiyatride, negatif belirtiler olarak isimlendirilen bulgular ortaya çıkar. Şizofreninin negatif belirtileri duygusal küntlük, konuşma ve konuşma içeriğinde fakirleşme, öz bakım eksikliği, hayattan zevk almama gibi depresif belirtiler ve sosyal çekilmedir.
Psikiyatrist, ruhsal durum muayenesinde çok farklı gözlemlerde bulunabilir. Bazı hastalar saç, baş dağınık, huzursuz bir görünüm sergilerken, bazıları tam bir sessizlik, hareketsizlik ve titizlik sergileyebilir. Bazı hastalar aşırı konuşkandır, garip bedensel postürlere girebilirler. Bazen herhangi bir provakasyon olmadan, herhangi bir varsanıya bağlı olarak ajitasyon ve saldırganlık gösterebilir. Bazı hastalar katatoni dediğimiz hareketsiz ve konuşmadan duran bir görünüm sergilerler. Sorulara zoraki kısa cevaplar verirler, sadece yönlendirildiklerinde hareket ederler. Birçok hastanın vücut hareketlerinde garip bir beceriksizlik gözlenir. Şizofreni hastalarının birçoğunda öz bakım kötüdür. Saç, sakal tıraşı, banyo gibi temizlik öğeleri ihmal edilmiştir. Pek çok hasta hava sıcaklığına uygun giyinmez, çok kalın giyinir.
Şizofrenide algı bozuklukları psikiyatri açısından özel öneme sahiptir. Algı bozukluklarının başında varsanı (halüsinasyon) lar gelir. Gerçek bir nesne veya kaynağı olmamasına rağmen gerçek bir uyaranın inandırıcılığını taşıyan algılamalar varsanı olarak isimlendirilir. Varsanılar vakaların yarısında gözlenir. Beş duyudan herhangi birisi varsanılardan etkilenebilir.
Açık saçık konuşan, suçlayan, aşağılayan, küfreden, hastanın yaşamı ve davranışlarını yorumlayan, iki veya daha çok sesin kendi aralarında tartıştığı sesler işitsel (oditif) varsanılardır. İşitsel varsanı (halüsinasyon) lar tüm varsanıların yarısını kapsar. “Sen eşcinselsin”, “Git şurada otur”, “Şunu yap”, “Şimdi konuşuyorsun”, “Sen kötüsün” gibi yorum yapan, emir veren, suçlayan varsanılar, psikiyatristlerin en sık karşılaştıkları, hastaların ifade ettiği işitsel varsanılardır.
Görsel (vizüel) varsanılar ikinci sıklıkta gözlenen varsanılardır ve şizofrenideki varsanıların %15-20’ sini oluşturur. Odada dolaşan insan veya hayvanlar, gözüne gelen bir örümcek, ağzından çıkan bir yılan, kolunda gezinen bir akrep görsel varsanılara örnektir. Görsel halüsinasyonlarda organik patolojiler mutlaka araştırılmalıdır.Görsel varsanılar olgular kronikleştikçe daha sık gözlenir.
Koku, tat ve dokunma varsanıları da şizofreni belirti ve bulgularındandır. “Odama zehirli gaz veriyorlar”, “Zehirlemek için suyuma koydukları ilacın tadını alıyorum”, “Görmediğim, ancak hissettiğim birileri cinsel organıma dokunuyor” gibi varsanılar koku, tat ve dokunma varsanılarına örnektir.
Özel bir varsanı türü de senestezik halüsinasyonlardır. Beden organlarına ait değişik duyumlar alınır. Beyinde yanma hissi, beyinin patlayacak gibi olması, genital bölgelerde ıslaklık hissi, kan damarlarında basınç veya çekilme hissi, kemiğin kesilip iliğin dışarı aktığı gibi bir duygu senestezik varsanılardır.
İllüzyonlar da, psikiyatri muayenelerinde şizofreni belirti ve bulguları arasında önemli yer tutar. İllüzyonda, varsanıdan farklı olarak gerçek bir görüntü veya duyumun çarpıtılması söz konusudur. Bu durum şizofreniye özgü değildir. Çoğu kez aktif dönemde ortaya çıkmakla birlikte prodromal veya remisyon dönemlerinde de gözlenebilmektedir.
Şizofreni olgularında %50 vakada gerçeğin bozulması, çarpıtılması görülür. Burada ortada gerçek bir nesne olduğundan, bu yaşantıları varsanı gibi değerlendiremeyiz. Nesneler gerçekte olduklarından farklı algılanırlar. Derealizasyon olarak adlandırılan, çevrenin değiştiği hissi ya da bilindik ortamın yabancı gibi hissedilmesi, “jamais vu” denen halen görülmekte olan bir ortamın hiç görülmemiş gibi algılanması ve “deja vu” denen ilk defa görülenlerin daha önce yaşanmış gibi ifade edilmesi de bir çeşit algı çarpıtmalarıdır.
Düşünce bozuklukları da şizofreninin temel belirtilerindendir. Düşüncenin yapısı, akışı ve içeriğiyle ilgili bozuklukları içerir. İyi bir psikiyatrist şizofrenin düşünce yapısını iyi bilmek durumundadır.
Düşünce içeriğiyle ilgili en temel bozukluk hezeyan dediğimiz sanrılardır. Hastaların hemen hemen tamamında görülür. Hastanın dış dünyayı yanlış yorumlamasına dayanan, aksi kanıtlar gösterilmesine rağmen değiştirilemeyen yanlış kişisel inançlardır. Kültürel inançlarla ilişkili düşünceler hezeyan (sanrı) olarak değerlendirilemez.
Perseküsyon sanrılarında hasta kendine kötülük yapılacağı inancındadır. Kendisi ya da ailesi yabancı ajanlar tarafından izlenmekte, aleyhinde senaryolar hazırlanmakta, komplolar kurulmaktadır.
Erotomanik hezeyanlarda hasta özel biri tarafından sevildiğine inanır. Bu çoğu kez ünlü bir artist, sanatçı ya da önemli bir politikacıdır. Bu durum psikiyatride “Clerambault sendromu” olarak isimlendirilir.
Bazı hastalarda kontrol edilme ve etkilenme hezeyanları vardır. Dış bir güç, düşünce ve davranışlarını kontrol etmektedir. Radyo, televizyon, bilgisayar veya özel aygıtlar vasıtasıyla telepatik yolla yönetilmek istenmekte, buna karşı koyamamaktadır. Bazı hastalar ise televizyon, radyo veya gazetelerden kendilerine bazı mesajlar verildiğine inanır. Bazıları vücutlarına denetleyici aletler yerleştirildiğine inanır.
Bunun tersi de mümkündür. Hasta dış olayları kontrol edebildiğine, doğaüstü güçleri olduğuna inanır. Güneşin doğup batışını o sağlamaktadır, depremleri önlemekte ya da deprem oluşturabilmektedir.
Bazı hastalar başkaları tarafından düşüncelerinin okunduğunu, çalındığını veya aklına zorla düşünceler sokulduğunu söylerken, bazıları da başkalarının düşüncelerini okuyabildiğini söyler. Bazı hastaların düşünceleri sadece çalınmakla kalmayıp, radyo, televizyon aracılığıyla yayınlanmakta, tüm insanların bunları bilmesi sağlanmaktadır.
Eşleri tarafından aldatıldığına ya da eşinin sevgilisiyle bir olup kendine zarar vereceğine dair sadakatsizlik hezeyanları, başkalarının bakışlarından ya da davranışlarından olumsuz anlamlar çıkaran alınma (referans) düşünce ve hezeyanları pek çok şizofreni hastasında mevcuttur.
Bazı hastalar mistik (dini) hezeyanlara kapılır. Tüm zamanını ibadet ederek, dini kitaplar okuyarak geçirir. Peygamber olduğuna inanan hastalar çoktur. Bazı hastalar da kendine büyü yapıldığına inanır. Bütün zamanını, enerjisini ve ekonomik gücünü büyüyü bozdurmaya harcar.
Nihilistik hezeyanlarda hasta kendisinin, diğer insanların ya da dünyanın yok olduğu ya da yok olacağı algısındadır. Bu durum “Kotard sendromu” olarak da isimlendirilir. Şizofreni haricinde psikotik depresyonlarda da görülür.
Bazı hastalar yabancı kişilerin kendi yakınlarının yerine geçtiğini düşünür. Diğerleri yakınlarının kimliğine bürünmüştür. Bu durum psikiyatride “Capgras sendromu” olarak geçer.
Büyüklük hezeyanları ise grandiyöz hezeyanlar olarak isimlendirilir. Güneşi söndürme, geceyi gündüz, gündüzü gece yapma gibi olağanüstü güçleri olduğuna inanır.
Şizofrenide düşüncenin yapısı ve akışı da bozulmuştur. Bu hastaların düşünce yapısı küçük bir çocuğun zihni gibi çalışır, bir rüya içindeymiş gibidir. Dürtüler, istekler, duygusal ihtiyaçlar ve korkular düşünce yapısına hâkimdir. Hastanın gerçeklikten uzak, tamamen kendi mantıksal yapısına göre çalışan bu düşünce süreci “birincil düşünce süreci” olarak isimlendirilir. Hastaların düşünce yapısı dışarıdan ilk bakıldığında çok dağınık gelse de, dikkatle izlendiğinde kendine özgü bir yapısının olduğu görülür.
Birçok hastada konuşma başı ve sonu arasında bir tutarlılık yoktur. Düşünce başlangıç amacından sapmakta, amacına ulaşamamaktadır.
Yoğun çağrışımlarla dolu, mantıksal bütünlükten uzak, dağınık bir konuşma biçimi olan “enkoherans” oldukça tipiktir. Örneğin, hastaneye getirilmemde parti liderleri ve babam, tuzlu limon içmemin annemin sağlığı üzerinde etkileri nedeniyle, zihnimde büyük bir makine tasarlamama neden olmuştur gibi, her türlü çağrışımın birbirine girdiği, mantıksız konuşmalar yapar.
Konuşmaya ilgisiz ve gereksiz ayrıntıların eklendiği “teğetsel düşünce”, konuşurken aniden durup saniyeler veya dakikalarca suskun kalınan “düşüncede blok”, hastanın ancak kendisinin anladığı “kelime icat etme”, stereotipi denen sürekli aynı şeyleri tekrarlama, preseverasyon denen bazı konumlar üzerinde takılıp kalarak sürekli o konuyu tekrarlama birçok şizofreni hastasında görülür.
Hastalığı bilmeyen bazı kişilerin hoş bulabildiği, şiirsel bir izlenim uyandıran ama mantıksal bütünlüğü olmayan kafiyeli konuşma ilgi çekebilir. “Yemeğe bak, tabak tabak, kafana vur tak tak, sağdan yürü kabalak” gibi bir konuşmayı buna örnek verebiliriz.
Söylenen söz veya cümlelerin aynen tekrarlandığı ekolali, psikiyatristlerin yandan yanıt olarak isimlendirdiği, sorulan sorulara anlamsız yanıtlar verme, manide de gözlenen çeşitli sözcüklerin anlamsız ve rastgele sıralandığı logore denen kelime salatası, soyut düşünme yeteneğinin bozularak somut düşünmeye başlama, belli bir nesne ya da durumla ilgili zıt düşüncelerin birarada izlendiği ambivalan düşünce tipik şizofreni belirtileridir.
Psikiyatrik görüşmede şizofreni hastalarında katatonik belirtiler de dikkat çekicidir. Yapılan hareketin otomatik olarak taklit edildiği ekopraksi, kendisinden istenen bir şeyi yapmama veya tam tersini yapma durumu olan negativizim, tuhaf davranışlar sergileme olan mannerizm, grimas denen hareketsiz bir pozisyonda uzun süre kalma, balmumu belirtisi dediğimiz, hastanın eline, koluna, bacağına verilen bir pozisyonu uzun süre muhafaza etmesi şizofreninin katatonik belirtileridir.
Duygulanım ifadesinde ileri derecede azalmayla giden duygusal küntlük, duygusal ifadenin hiçbir durumda değişmemesi olan düz duygulanım, gülünecek yerde ağlamak, ağlanacak yerde gülmek gibi uygunsuz duygulanım, avolisyon dediğimiz bir işe başlayamama, devam ettirememe, hedefe varamama durumu, endiferans denen çevreye ilgisizlik ve kayıtsızlık ve anhedoni şizofreninin affektif belirtileridir.
Anhedoni, o güne kadar alınan şeylerden artık hiç zevk alamama durumudur. Depresyonda da görülen anhedoni geçici iken, şizofrenide süreklilik gösterir.
Görüldüğü üzere şizofreni belirtileri algı, düşünce, davranışsal ve affektif belirtileri içeren kompleks bir yapıdır. İyi bir psikiyatrist, şizofreni tanısı koyarken ruhsal durum muayenesinin yanında öyküyü de tüm ayrıntılarıyla dikkate almak durumundadır.
Antalya Psikiyatri Merkezi.
Psikiyatri Uzmanı Filiz Uluhan.