Geç Başlangıçlı Şizofreni
Geç başlangıçlı şizofreni, psikiyatrist Kraepelin tarafından ‘’psikiyatrinin en karanlık alanı’’ olarak tanımlanmış, günümüzde de tam aydınlatılamamış bir psikozdur. Parafreni, geç parafreni, dementia tardiva, paranoya kronika gibi isimler de geç başlangıçlı şizofreniyi tarifler.
Manfred Bleuler, geç başlangıçlı şizofreni kriterlerini şöyle tanımlamıştır.
- Psikoz 40 yaşından sonra başlamalı.
- Erken yaşta başlayan şizofreni belirtilerinden farklılık göstermemeli.
- Organik bozukluğu düşündüren bulgu olmamalı.
Şizofreni ile ilgili epidemiyolojik çalışmalarda 45-64 yaş grubunda binde altı, 65 yaş üstünde binde iki yaygınlık oranı bulunmaktadır. Paranoid hastaların tedaviyi çoğu kez reddetmeleri, psikiyatriye başvurmamaları nedeniyle bu oranların çok daha yüksek olduğunu rahatça söyleyebiliriz.
Erken ve geç başlangıçlı şizofrenilerde belirtiler benzer olsa da bazı klinik farklılıklar mevcuttur.
Geç başlangıçlı şizofrenide perseküsyon tipi sanrı ve işitme varsanıları daha belirgindir. Bu özellik nedeniyle geç başlangıçlı şizofreni, erken başlangıçlı şizofreninin paranoid tipine benzetilir. Geç başlangıçlı şizofrenide negatif belirtiler daha hafif, pozitif belirtiler ise her iki grupta da aynı şiddettedir. Geç başlangıçlı şizofrenide partisyon sanrıları dikkat çekicidir. Partisyon sanrıları evde duvar, kapı, taban, tavan gibi geçilemeyecek bir bariyerin işlevinin bozulması sonucu insan, hayvan, radyasyon gibi şeylerin buralardan içeri geçebileceğini düşünmedir.
Geç başlangıçlı şizofrenide düşünce biçiminde bozukluk oldukça nadirdir. Duygulanımda küntleşme ve sosyal geri çekilme de daha az rastlanır. Hastalık öncesi psikososyal işlevsellik, eğitim ve iş durumu da geç başlangıçlı şizofrenide daha iyidir.
Erken ve geç başlangıçlı şizofrenilerde ilk yıllarda bilişsel işlevler açısından bir fark saptanmazken, geç başlangıçlı şizofrenide beşinci yıldan sonra yüksek oranda Alzheimer tipi demans gelişmektedir. Bundan dolayı bazı psikiyatristler geç başlangıçlı şizofreninin Alzheimer tipi demansın öncüsü olduğunu söylerler.
Her şeye rağmen geç ve erken başlangıçlı şizofrenilerde benzerlikler, farklılıklardan daha fazladır. Bundan dolayı tüm olguların gerçek şizofreni olarak değerlendirilmesi ve şizofreninin geç başlangıçlı alt tipi olarak tanımlanmasının daha doğru olduğuna dair fikir birliğine gidilmektedir.
Geç başlangıçlı şizofrenide negatif belirtilerin yokluğu, işlevselliğin iyi olması ve ileri yaşta başlaması nedeniyle nörogelişimsel bir patolojiden ziyade nörodejeneratif bir bozukluk olduğu düşüncesiyle şizofreni terimi yerine geç başlangıçlı psikoz terimini öneren psikiyatristler de vardır.
Şizofreni, her iki cinsiyette eşit oranda görülmesine rağmen geç başlangıçlı şizofreni hastalarının yaklaşık dörtte üçü kadındır.
Geç başlangıçlı şizofreni ayırıcı tanısında L-DOPA gibi ilaç kullanımına bağlı psikotik belirtiler, Parkinson, demans, demiyelinizan hastalıklar, ensefalopatiler gibi nörolojik bozukluklar, hipotiroidi gibi endokrin hastalıklar, vitamin eksiklikleri dikkate alınmalıdır. Psikotik özelliklerle giden duygudurum bozuklukları da bazen 40 yaş üzerinde ortaya çıkmakta ve geç başlangıçlı şizofreni ile karışabilmektedir. Alzheimer demansına bağlı psikotik bozuklukların, geç başlangıçlı şizofreni ile ayırıcı tanısında en önemli nokta bellek sorunlarının psikotik belirtilerden önce görülmesidir.
Burada çok geç başlangıçlı şizofreni benzeri psikozdan da söz etmek uygun olacaktır. Senil şizofreni ya da geç parafreni olarak adlandırılan çok geç başlangıçlı şizofreni benzeri psikozun temel özelliği 60 yaşından sonra başlayan kronik psikozdur. Tanı ölçütlerini özetlersek;
- Belirtiler 60 yaşından sonra başlamalı.
- Varsanıların eşlik ettiği ya da etmediği fantastik, kötülük görme, referans ya da grandiyöz içerikli sanrılar olmalı.
- Birincil duygudurum bozukluğu olmamalı.
- Entelektüel kapasite yaşıyla uyumlu olmalı.
- Bilinç sislenmesi olmamalı.
- Nörolojik hastalık ya da alkol bağımlılığı bulunmamalı.
- Kan biyokimyası normal olmalıdır.
Geç başlangıçlı şizofreni tedavisi:
Şizofreni tedavisinde kullandığımız birinci ve ikinci kuşak antipsikotik ilaçlar geç başlangıçlı şizofrenide görülen psikotik belirtilerin tedavisinde de etkilidir. Yaşlıların gençlere göre antipsikotik ilaç kullanımına bağlı yan etkilere daha hassas oldukları unutulmamalıdır. Özellikle ortostatik hipotansiyon, sedasyon, antikolinerjik ve motor yan etkiler yaşlılarda daha sık görülür. Akut distoni gençlerden daha az görülürken, tardif diskinezi 5-6 kat daha fazladır.
Geç başlangıçlı şizofrenide, erişkinlerde kullanılan antipsikotik dozları ¼ ya da ½ oranında azaltılarak verilmeli, gereğinde doz artımına gidilmelidir.
Risperidon ilk tercih olabilir. Olanzapin ve ketiyapin de geç başlangıçlı şizofreni tedavisinde tercih edilebilir.
Tedavide psikososyal destek hiçbir zaman ihmal edilmemelidir. Destekleyici psikoterapi, davranış düzenlemesi, aile üyelerinin ya da bakıcıların eğitimi, yaşla uyumlu bilişsel-davranışçı-sosyal beceri eğitimi bu grupta yer alır.
Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi, Şizofreni Tanı ve Tedavisi.
Psikoterapist ve Psikiyatri Uzmanı Dr. Emine Filiz Uluhan.