Çocuk ve Ergenlerde Depresyon ve Tedavisi
Çocuk ve ergen depresyonu, iki özellik gösterir. Ergenlik döneminde artan depresyon riski birinci özellik iken, yetişkin depresyonlarının ilk epizodlarının çoğu kez çocukluk dönemlerinde görülmesi ise ikinci özelliktir.
Uzun yıllar, çocuklarda süperego (üstbenlik) olgunlaşmamış olduğundan depresyon gelişmeyeceğine inanılsa da, günümüzde çocukluk depresyonu ayrı bir hastalık olarak kabul edilir ve erişkin depresyonu ile aynı kriterlere sahiptir.
Okul öncesi dönemde %1’ in altında olan depresyon oranı, ergenlikle birlikte %10’ lara yaklaşır. Kronik baş ağrısı yakınması olan çocukların %40’ ında depresyon saptanmaktadır. Ergenlik öncesi dönemde kız ve erkek çocuklarda depresyon oranı eşit iken, ergenlikle birlikte kızlarda depresyon riski artar ve kız ergenler, depresyonu erkek ergenlere göre daha ağır geçirirler.
Puberteyle birlikte erkeklerde adrenal androjen, kızlarda FSH ve östrojen artışı olumsuz duygulanımla ilişkilendirilmektedir. Depresif belirtiler gösteren kızların premenstrual (adet öncesi) sıkıntıları da daha fazla olmaktadır.
Ebeveynleri erken yaşlarda depresyon geçirmiş veya tekrarlayıcı depresyon atakları yaşamış ise ergen depresyonu daha sık gelişir. Olumsuz aile ortamı, aile içi çatışmalar, boşanma, geniş aile, cinsel istismar, ailede alkol bağımlısı birey bulunması çocuk ve ergen depresyonu riskini arttırır.
Ergenlik, ilk 3 yaştaki ayrılma birleşme sürecine benzer biçimde ikinci ayrılma birleşme sürecidir. Bu süreç ergen gelişiminde temeldir. Kimlik oluşum sürecinde yaşanacak sorunlar ergenlik dönemi depresyonunda rol oynayabilir.
Utangaç, bağımlı veya kaygılı, kendine güvensiz, popüler olmadığı, güvenlikte olmadığı endişeleri taşıyan, içe yöneltme eğilimli çocuk ve ergenlerde depresyon riski artar.
Çocuğun sözel iletişiminin gelişmediği dönemlerde depresyon tanısı koymak zorlaşır. Psikiyatristin beden dilini okuması tanısıda önemlidir. Birincil bakıcılarından ayrılmış bebeklerde kayıtsızlık, geri çekilme, ağlamaklılık, yemeği reddetme ve uyku bozukluğu görülmesi depresyona işaret edebilir.
İlkokul çocuklarında öğretmenin çocuğun davranışlarını gözlemlemesi ve diğer yaşıtlarıyla karşılaştırması depresyondan haberdar olmayı sağlayabilir.
Depresyonu olan çocuğun, en az bir ebeveyninde sıklıkla depresyon mevcuttur. Bu durumda çocuğa depresyon tanısı koymak güçleşebilir. Depresyonlu ebeveyn her şeyi olumsuz yönde görme eğiliminde olduğundan, çocuğun sorunlarını abartarak anlatabileceği gibi kendi derdine düştüğünden dolayı çocuğun sorunlarının farkında da olmayabilir.
Okul başarısı düşen, okul ve okul dışı aktivitelere katılmakta ilgisizlik gösteren çocukta depresyon olasılığı gözden kaçırılmamalıdır. Deprese görünüm, baş ve karın ağrısı gibi bedensel yakınmalar, psikomotor ajitasyon, ayrılma anksiyetesi ve fobiler çocukluk depresyonlarında ağır basarken, ergen depresyonlarında anhedoni, aşırı uyku, kilo ve iştah değişiklikleri, çaresizlik ve umutsuzluk duyguları, madde kullanımı gibi belirtiler daha belirgindir.
Ergenlik depresyonu kızlarda daha sık gözlenirken, en belirgin özelliklerinden biri irritabilite ve öfkedir.
Çocukluk depresyonları sinsi başlayabilir. Bilişsel ve dil becerileri henüz tam olarak gelişmemiş olan çocuk üzüntüsünü anlatamayabilir. Psikiyatristin dıştan yapacağı iyi bir gözlem depresyon tanısında önemli ipuçları verecektir. Gece korkuları, uyku bozuklukları, iştahsızlık, kilo alamama, yeme düzeninde bozulmalar çocukluk depresyonlarında öne çıkar.
Çocuğun yaşı büyüdükçe ilgi istek kaybı ve huzursuz bir duygu durum hali daha kolay görülür. Okul başarısızlığı, akran ilişkilerinde bozulma, dikkatini toplayamama, ilgi ve etkinliklerde azalma, kendini geri çekme, okul çağı çocuklarının depresyonlarında önemli belirtilerdendir.
Çocuğa depresyon tanısı konurken hem ebeveynler hem de çocuk ile görüşülür. Sadece ebeveynle görüşüldüğünde % 50, sadece çocukla görüşüldüğünde % 25 yanılma payı vardır.
Ergenlikte başlayan depresyon, erişkin depresyonuna yakın özellikler gösterir. Ergenliğin doğası gereği duygu, düşünce ve davranışlardaki ani değişiklikler depresyon tanısını güçleştirebilir. Ergenlik depresyonu doğrudan alkol ve madde kullanımı ile de kendini gösterebilir.
Çocuklarda depresyon tanısında çocuk ihmali ve kötüye kullanımı, ayrılma anksiyetesi, uyum bozukluğu ve malignite gibi durumlar mutlaka dikkate alınmalıdır. Ergen depresyonlarında ise ayırıcı tanıda madde kullanımı, anksiyete bozuklukları ve erken başlangıçlı şizofreni göz önünde tutulmalıdır.
Çocukluk çağı depresyonu tedavisinde ilk aşamada çocuğun ve ailenin bilgilendirilmesi büyük önem taşır. Özellikle oyun çağı çocuklarında çocuğa özel zaman ayrılmalı, onunla ilgilenilmeli, değer verildiği gösterilmelidir. Ebeveynlerin çocuğun durumuyla ilgili kendilerini sorumlu tutup, dışlanmış hissetmelerine izin verilmemeli ancak çocuğa etkin biçimde yardımcı olmaları sağlanmalıdır. Sıcak, koruyucu, destekleyici ve istikrarlı sınır koyucu ebeveyn tutumu en doğru yaklaşımdır. Çocuğun duygularını tanımasına, ifade etmesine fırsat verilmeli, olumsuz duygularla mücadele etme yönünde desteklenmeli ve cesaretlendirilmelidir. Okul çağı çocuklarının depresyon tedavisinde gereğinde ilaçlar da kullanılabilir.
Ergen depresyonu tedavisinde ise psikoterapi özel öneme sahiptir. Psikiyatrist, intihar riski dışında ergenle hekim gizliliğine dikkat etmeli, ergenin güvenini sağlamalıdır. Psikoterapide açıklayıcı bilgiler verilirken, dinlemek, anlamak ve paylaşmak temel hedeftir. Bu arada ergenin yeti ve özelliklerinin farkında olmasına yardımcı olunur. Psikiyatrist terapi sırasında hiçbir zaman aile ile çocuk arasında haber taşıyıcı pozisyonuna girmez. Ergenlerde bir çok depresyon vakası sadece psikoterapi ile çözümlenebilirken bazen ilaç tedavisi de gerekebilir.
Altı yaş öncesi çocukların depresyon tedavilerinde ise temel tedavi oyun terapisi olup, antidepresan ilaçlar önerilmez. Oyun terapisinde çocuğa özdeşim kurabileceği iyi bir örnek olunur, yanlış algılamaları düzeltilmeye çalışılır, göremediği seçenekler sunulur, strese girdiği olayla başa çıkmasına destek olunur.
Bilişsel davranışçı terapi, bağlanma temelli aile terapisi de ergen depresyonu tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır.
Trisiklik antidepresanlar, MAO inhibitörleri, serotonin geri alım inhibitörleri ile lityum karbonat çocuk ve ergen depresyonu tedavisinde kullandığımız ilaçlardır. İlaç kullanırken çocuk ve gençlerde ilaç metabozlizmasının erişkinlere göre daha hızlı olduğu unutulmamalıdır. Antidepresan ilaç tedavileri akut düzelme sağlandıktan sonra 4-9 ay daha devam etmelidir.