Psikiyatri ve Psikolojide Temel Kavramlar


psikiyatri ve psikolojiBu yazımızda psikoloji ve psikiyatrideki temel kavramlara değinecek, psikoloji, psikiyatri ve psikoterapide sıklıkla kullanılan terimleri açıklayacağız.

Bilinçdışı:

Sigmund Freud’ un psikanalitik okulunun esas kavramlarındandır. Zihnin büyük kısmını, buzdağının suyun altındaki görünmeyen yüzü kadar geniş yer kaplayan bölümünü bilinçdışı oluşturur. Acı veren anılar, yasaklanmış istekler ve bastırılmış deneyimler bilinçdışında bulunur. Bilinçdışı malzeme fanteziler, düşler ve dil sürçmeleriyle kendini ifade etmeye çalışır. Bilinçdışındaki bastırılmış malzeme, farkına varılıp zihnin bilinçli bölümü ile entegre edilemediğinde psikolojik sorunlar gelişebilir. Psikanaliz denen psikoterapi yöntemi bunu düzeltmeyi amaçlar.

İd, ego, süperego:

İnsan davranışları psişenin üç ana bileşeni olan id, ego ve süperego arasındaki etkileşimden kaynaklanır. İd, içgüdüsel dürtülerin kaynağı olup bebeklikle birlikte ortaya çıkar. İd, yaşamın temel duygusal ve ruhsal enerjisi olan, cinsel tabiatlı libidoyu oluşturan yaşam içgüdüleri ile bunun zıt kutbu olan saldırganlık ve ölüm eğilimleri gösteren yıkıcı dürtülerden meydana gelmiştir. Zevk ilkesine dayanan id, gerçeklik ve ahlaksal düşüncelerden bağımsız hareket eder. Gereksinimlerinin hemen doyurulması ihtiyacındadır.

Yaşamın ilk birkaç ayından sonra kişiliğin ikinci bölümü olan ego gelişir. Ego, idin istekleri ile dış dünyanın gerçekleri arasında aracı pozisyonundadır. Ego, gerçeklik ilkesine göre hareket eder, egonun uyuma yönelik önlemleri ikincil süreç düşünme olarak adlandırılır.

Kişiliğin üçüncü bölümü olan süperego ise temelde vicdan olarak tanımlanabilir. Toplumun doğru ve yanlış ile ilgili yasak ve ahlaksal değerleri içselleştirildikçe süperego gelişecektir. Süperego, idin ket vurulmamış istekleriyle uğraşan bir iç denetim sistemidir.

İd, ego ve süperegonun farklı amaçlara yönelerek, uyumsuz çalışması ruhsal çatışmaları doğuracaktır.

Ego savunma mekanizmaları:

Yakındaki gerçek ya da hayali tehlike ve acı verici deneyimlere karşı bir uyarı olan ve insanı düzeltici eylemlerde bulunmaya zorlayan kaygıyı, azaltmaya ve yok etmeye yarayan düzeneklerdir. Nesnel kaygı ile rasyonel önlemler alınarak başa çıkılsa da, bilinç dışı olan nörotik ve ahlaksal kaygı ile savunma mekanizmaları kullanılmadan başa çıkılamaz.

Yer değiştirme savunma mekanizmasında düşmanca olan bastırılmış duyguları, bu duyguyu uyandıran nesneden daha az tehlikeli olan nesneye boşaltma söz konusudur. İş yerinde patronu tarafından hakaretlere uğrayan bir adamın akşam evde karısına şiddet uygulaması yer değiştirme savunma düzeneğine bir örnektir.

Saplantı savunma düzeneğinde çocukluk ya da ergenlik döneminde duygusal gelişimde takılıp kalmaya bağlı olarak birisine mantık dışı ya da abartılı şekilde bağlanma söz konusudur. Örneğin, orta yaşı çoktan geçmiş bir erkek temel gereksinimlerini karşılamak için annesine saplanmış, ona güvenir durumdaysa kolay kolay evlenmez. Bahane olarak da karşısına düzgün hiçbir kadın çıkmamıştır, hiçbir kadını beğenememektedir.

Yansıtma savunma mekanizmasında kişi kabul edilemez güdü ve özelliklerini başkalarına atfeder. Başkalarının mutluluğunu haz edemeyen, kötülüğünü isteyen birinin komşularının kötü niyetli olduğundan emin olması yansıtmaya bir örnektir.

Aklileştirme savunma mekanizmasında kişi davranışındaki kötü güdüleri gizlemek için uydurma açıklamalar kullanır ya da çarpıtmalara gider. Irkçı bir kişi düşmanca eylemlerini meşrulaştırmak için dini söylemleri kullanabilir.

Kabul edilemez arzularını engelleyerek tam tersi davranışları abartılı şekilde benimseme karşıt tepki oluşturma savunma düzeneğidir. Homoseksüel eğilimlerini bastırmaya çalışan biri eşcinsellik karşıtlığı eylemlerde başrolü oynayabilir.

Gerileme savunma mekanizmasında olgunlaşmamış gelişim düzeylerine geri dönerek sorumluluklarından kurtulma amacı vardır. Küçük yaştaki kızlara cinsel organını gösteren bir erkekte, benlik saygısının yıkılmasına bağlı, çocukça günlere dönme niyeti söz konusu olabilir.

Bastırma savunma düzeneğiyle acı veren ya da tehlikeli düşüncelerin bilince girmesi engellenmeye çalışılır. Özürlü çocuğundan bunalan ve onu yok etmek isteyen bir anne, bu düşüncesinden kurtulmak için bastırma mekanizmasını kullanır ve kötü düşüncelerinin bilince erişimini engeller.

Yüceltme savunma mekanizmasında ise engellenmiş cinsel enerjiyi bunun yerine geçen etkinliklere aktarma söz konusudur. Cinsel açıdan engellenmiş birinin çılgın sanat eserleri ortaya çıkarması yüceltmeye örnek verilebilir.

Psikoseksüel gelişim evreleri:

Freud beş psikoseksüel gelişim evresi tanımlamıştır. Her bir evrede kendine özel bir libidinal zevk durumu söz konusudur.

Yaşamın ilk 2 yılını kapsayan oral evrede temel erojen bölge ağızdır. Bebek emme yoluyla doyuma ulaşır.

2 ila 3 yaşlar arasındaki anal evrede zevk verici uyarılmanın temel kaynağı anüstür. Tuvalet eğitiminin kazanıldığı bu evrede tutma ve çıkarma arzuları ön plandadır.

Fallik evre 3-6 yaşlar arasındadır. Genital organlar çocuğun kendisi tarafından manipüle edilerek zevke ulaşılır.

6-12 yaş arasındaki gizillik döneminde cinsel güdülerin önemi azalmıştır. Çocuk gelişen farklı becerilerinin farkına varır ve diğer etkinliklerle uğraşır.

Genital evre buluğ çağından sonraki dönemdir. En derin zevk duygularına cinsel ilişkilerle ulaşılır.

Psikolojik yönden sağlıklı bir yapıya sahip olmak için her bir evrede o evreye özgü doyum yaşanmış olmalıdır.Aksi taktirde birey o evrede saplantı yaşayabilir. Tırnak yeme, aşırı yeme ve obezite, sigara ya da alkol bağımlılığında oral evrede saplanıp kalmanın rolü olduğuna inanılır.

Oedipus kompleksi:

Fallik dönemde erkek çocuklar annesini cinsel olarak arzular ve babasını nefret ettiği bir rakip olarak görür. Bunu fark eden baba da çocuğun penisini keserek cezalandıracaktır.Cezalandırılacağı endişesiyle iğdiş edilme korkusu yaşayan çocuk anneye duyduğu cinsel isteği ve babaya duyduğu düşmanlığı bastırır. Bu evre başarıyla atlatılırsa, erkek çocuk babayla özdeşleşecek, annesine karşı cinsellikten uzak bir sevgi duyacak ve başka kadınlara yönelecektir.

Elektra kompleksi:

Oedipus kompleksinin dişideki karşılığı elektra kompleksidir. Kız çocukları babaya sahip olmak ve annenin yerini almak arzusundadırlar. Ayrıca bu dönemde penisi olmadığını fark eden kız çocuğu penis hasedi duyar ve babası ve erkek kardeşlerine benzemek ister. Annesi ile özdeşleşip, geleceğe dönük kadınlık duygularını sahiplendiğinde bu karmaşadan kurtulacaktır. Her iki cins için de doyurucu heteroseksüel ilişkilere sahip olmak Oedipus ve Elektra kompleksinin çözülmesine bağlıdır.

Ego psikolojisi:

Anna Freud’ un geliştirdiği kavrama göre kişilik gelişiminde egoya önemli bir örgütleyici rol verilir. Ego savunma mekanizmaları yerine ego ön plana çıkmıştır. Anna Freud’ un ego psikolojisi kuramına göre ego itki doyumunu yeterince denetleyemediğinde veya geciktiremediğinde ya da iç çatışmalar sırasında savunma mekanizmalarından yeterince yararlanamadığında ruhsal patolojiler ortaya çıkar.

Nesne ilişkileri kuramı:

Bebek için nesne en yakınındaki kişinin, çoğunlukla da anne ya da babanın simgesel tasarımıdır. Çocuk bir içe yansıtma süreciyle yaşamındaki önemli insanları imgeler ve anılar yoluyla kendi kişiliğine katar. Örneğin, cezalandırıcı ve müsamaha göstermeyen bir baba imgesini içselleştiren çocuk sert bir özeleştirici yapıya sahip olabilir. İçselleştirilen farklı nesneler çatışan özelliklere sahipse psikopatoloji kaçınılmazdır. Nesne, ilişkileri kuramında Melanie Klein, Mahler, Winnicott ve Otto Kernberg gibi psikiyatrist ve psikologlar önemli katkılar sağlamışlardır.

Kişiler arası bakış açısı:

Kişiler arası bakış açısı kuramı, sosyal varlıklar olduğumuz ve büyük oranda başkalarıyla ilişkilerimizin bir ürünü olduğumuz görüşüne dayanır. Davranışın belirleyicisi olarak içgüdülerin yerine sosyal ve kültürel güçleri ön plana alır. Adler’ in görüşüne göre insanların birinci güdüsü bir gruba ait olma isteğidir. Erich Fromm’ da insanların başkalarıyla olan etkileşimlerinde benimsedikleri yönelim ya da eğilimleri temel almış, bunlar sosyal çevre ile uyumsuz olduğunda psikopatoloji gelişir fikrini savunmuştur. Erik Erikson, Freud’ un psikoseksüel evrelerini sosyal yönelimli kavramlarla genişletmiştir. Örneğin, Freud’ un oral evresi, Erik Erikson'a göre sosyal dünyaya yönelik temel güven ya da güvensizliğin öğrenildiği dönemdir.

Bağlanma kuramı:

Psikiyatri ve psikolojinin temel kavramlarından biri de Bowlby’ ın bağlanma kuramıdır. Bağlanma kuramında erken dönemdeki deneyimlerin, özellikle de bağlanma ilişkilerinin önemine vurgu yapılır. Çocuğun güvenli bağlanması ruhsal sağlık açısından birinci derecede önemli olup, burada anne babanın nitelikli bakımı rol oynamaktadır.

Varoluşçu bakış açısı:

Varoluşçu psikiyatristler bireylerin eşsizliğine, değer ve anlam arayışına, kendini yönlendirme ve kendini gerçekleştirme özgürlüğüne vurgu yapar. Psikolojinin temel kavramlarından olan varoluşçu bakış açısına göre seçimlerimiz özümüzü oluşturur. Ayrıca insan olarak en önemli farklarımızdan biri ölümün bilincinde olmamızdır. Ölüm bilinci varoluşsal kaygıya neden olmakta, yani anlamlı ve doyurucu bir yaşam yaşayıp yaşayamadığımıza dair endişe yaratmaktadır. Değerler oluşturduğumuz, insan olmanın bahşettiği düzeylere çıktığımız sürece varoluşsal kaygıyı atacak ve ruhsal sağlığı bulacağız. Varoluşsal çaresizlik ve engellenme ile başa çıkamadığımızda psikolojik sorunlar kaçınılmazdır.

Klasik koşullanma:

Psikoloji ve psikiyatrinin temel kavramlarından biri de klasik koşullamadır. Pavlov’ un deneyleriyle ortaya konulan klasik koşullamada yemek koşulsuz uyarıcı, salya üretimi koşulsuz tepki, yemeğe işaret eden herhangi bir işaret koşullu uyarıcı, koşullu uyarıcıya verilen salya üretimi cevabı ise koşullu tepkidir. Koşullu uyarıcılar koşulsuz uyarıcılarla sürekli eşleşirse biyolojik açıdan uyuma yönelik tepkiler üretme kapasitesi kazanır. Canlılar bu şekilde uyarıcı-uyarıcı beklentisini öğrenirler. Klasik koşullama psikopatoloji gelişiminde bu noltada rol oynar. Korku, kaygı ve cinsel işlev bozukluklarında klasik koşullamanın fizyolojik ve duygusal tepkileri rol oynayabilir.

Araçsal (edimsel) koşullama:

Edimsel koşullamada temel kavram pekiştirmedir. Burada ya bir ödül veya hoşa giden bir uyarıcı ya da itici uyarıcının kaldırılması veya bu uyarıcıdan kurtulmak söz konusudur. Yeni tepkiler pekiştiriciler sayesinde öğrenilir.

Genelleştirme ve ayırt etme:

Gerek klasik gerekse edimsel koşullama neticesi bir uyarıcıya karşı geliştirilen tepki, benzer uyarıcılara da verilebilir. Örneğin, arılara karşı korku geliştiren birey, bir dönem sonra tüm böceklere karşı fobik hale gelebilir. Bir arkadaşından düşmanca bir davranış gören biri, tüm insanlara potansiyel düşman gözüyle bakabilir. Bu da uygunsuz davranışlara yol açabilir.

Davranışçı bakış açısı:

Psikiyatri ve psikolojinin bir diğer temel kavramı da davranışçı yaklaşımdır. Uyumsuz davranışların çarpık öğrenmenin sonucu olduğuna inanılır. Davranışçı yaklaşım kesinliği ve nesnelliği kanıtlanmış bir yöntemdir. Fobi tedavilerinde en etkili psikoterapi yöntemlerindendir.

Bilişsel davranışçı bakış açısı:

Dikkat, bellek, düşünme, plan yapma, karar verme gibi zihinsel süreçlerden yararlanılır. Psikopatolojiyi düşünce ve bilgi işleme süreçlerindeki çarpıklıklarda arar. Bilginin temel tasarımı olan ve dikkat, bellek, kavrayışta çarpıklıklara yol açan şema kavramıyla Aeron Back bilişsel davranışçı terapinin kurucusu olmuştur. Kişiler mizaç, yetenek ve deneyimlerine bağlı olarak farklı şemalar geliştirmekte ve buna bağlı psikolojik sorunlar yaşamaktadır.

Şemalar ve bilişsel çarpıtmalar:

Hepimizin dünya ve kendimizle ilgili benlik şemalarımız vardır. Bunlar kim olduğumuz, ne olabileceğimiz, nelerin bizim için önemli olduğu gibi kavramları içerir. Dünyayla ve kendimizle ilgili şemalar en büyük psikolojik incinebilirlik kaynaklarımızdır. Kişiler şemalarına inançla sarılırlar ve değişime direnç gösterirler. Sahip olduğumuz bir çok şemanın çarpık ve yanlış yönleri vardır. Şemalar bilinç düzeyinde olmadığı için farkında olmadan tüm yönleriyle sahip çıkarız. Üniversite okumazsan iyi bir iş sahibi olamazsın, müslümanlar gericidir, erkekler ağlamaz, yüksek sesle gülen kadınlar hafif kadındır, bir insan çalışkan değilse benim için değeri yoktur gibi fikirler kendimizle, dünyayla ve diğer insanlarla ilgili şemalara örnek verilebilir. Şemalar pratikte duyularımızı etkileyen sayısız ve karmaşık bilgi dizilerinden bizim için en önemli ve ilgili kısımlara yönelmemizi sağlayarak yaşamımızı kolaylaştırırlar. Bunun yanında, hatalı şemaların getirdiği psikolojik yük ve olumsuzluklarla yaşamak zorunda kalırız. Hepimiz dünyayı olduğu gibi gördüğümüzü sanmakla birlikte şemalarımızın esiriyizdir. Çoğumuz dünyanın farklı görünüşleri olduğunu, doğru ile ilgili farklı kuralların olabileceğini kabul etmek istemeyiz.

Aaron Beck bu uyumsuz şemaları tanımlayarak kaygı, depresyon ve kişilik bozukluklarındaki karakteristik düşünme çarpıklıklarını ortaya koymuştur. Bu sayede çarpık bilgi işleme örüntüleri de açıklanabilir hale gelmiştir.

Yüklemeler:

Bilişsel davranışçı yaklaşımda yüklemeler de önemlidir. Olan şeylere nedenler atfetme sürecine yükleme denir. Bireyler içsel ve çevresel yüklemelerle kötü ya da iyi olaylara nedenler bulurlar. “O para için her şeyi yapar”, “sınavda başarısız oldum, çünkü yeterince zeki değilim”, “sınavda başarısız oldum, çünkü öğretmen çok zor sordu”, “çok cömert olduğu için böyle yaptı” gibi sayısız yüklemeler dünya görüşümüzün önemli parçaları haline gelirler ve psikolojik yapımız üzerinde söz sahibi olurlar.

Bu yazımızda psikiyatri ve psikolojideki temel kavramlara kısaca değindik. Her bir kavramla ilgili ayrıntılara www.antalyapsikiyatri.com, www.antalyapsikiyatrist.com ve www.psikoterapi.pro sitelerimizden ulaşabilirsiniz.

Bu temel kavramlar psikiyatri ve psikolojiye ışık tutmuş, farklı psikoterapi yöntemlerinde hayat bulmuştur. Her türlü psikiyatrik ve psikolojik sorununuzda Antalya psikiyatri ve Antalya psikoterapi merkezinin psikiyatrist ve psikolog kadrosundan profesyonel yardım alabilirsiniz.

Psikiyatri Antalya, Antalya Psikoterapi Merkezi, Muratpaşa/Antalya.

Psikiyatrist, Psikoterapist Filiz Uluhan.