Bağlanma Şekillerinin Psikolojideki Yeri


psikoloji ruh sağlığıBağlanma kuramını tanımlayan Bowlby’ ın meslektaşı psikiyatrist Mary Ainsworth, bağlanma davranışının biçim ve niteliklerini araştırmıştır.

Bağlanma biçimleri annenin ve yabancı birinin, varlığı ve yokluğu test edilerek ortaya konmuştur. Mary Ainsworth bu çalışmalarına dayanarak 3 tip bağlanma şekli tanımlamıştır.

1) Güvenli bağlanan çocuk:

Yalnız bırakıldığında özellikle anne ilgili üzüntü ve sıkıntısını rahatça dışa vurur, anne geri geldiğinde onunla kolayca yakınlaşır. Annenin gelişine sevinir, ilgi, fiziksel temas ve avutma ister, annenin kucağından inmeye direnç gösterir. Yabancı biri tarafından rahatlatılamaz.

2) Güvensiz-kararsız bağlanan çocuk:

Anneden ayrılıp tekrar annesini gördüğünde, temas kurmayı istemesine ve teması sürdürmesine rağmen anneye tepki koyar. Yalnız bırakıldığında şiddetle ağlar ve öfkelenir. Anne geri geldiğinde anneye gitme ile ondan uzak durma arasında bocalarlar. Annenin terkinden dolayı hayal kırıklığı içinde olduğundan, anneye yaklaşıp yaklaşmamakta tereddüt içindedir, çünkü daha fazla hayal kırıklığına uğramak istememektedir.

3) Güvensiz-kaçıngan bağlanan çocuk:

Bu bağlanma şeklinde çocuk anneye ve yabancı kişiye nerdeyse aynı davranır. Annesinden bir beklentisi kalmamıştır. Korku, öfke, üzüntü gibi duygularını baskılamıştır. Anne geri döndüğünde onunla yakınlık kurmaktan kaçınır, annenin temas çabalarına sırt döner. Kucağa alınınca sarılıp sevinmez, yere bırakılınca tepki koyup üzülmez.

Psikiyatrik araştırmalar çocukların %50-60’ ının güvenli, %30-40’ ının güvensiz-kararsız, %10-20’ sinin güvensiz-kaçıngan bağlanma davranışı gösterdiğini ortaya koymaktadır.

Sonraki yıllarda düzensiz bağlanma diye adlandırılan bir bağlanma biçimi daha tanımlanmıştır. Bu bağlanma şeklinde çocuk anneye doğru sevgiyle koşarken birden durur, geri döner ve ondan uzaklaşır. Bazen belli bir hareket dizisini orta yerde dondurur, bazen de farklı basmakalıp hareket ve davranış örüntüleri geliştirebilir. Düzensiz bağlanma çocuğun ebeveynleri tarafından fiziksel şiddet veya cinsel istismara uğradığı durumlarda ve travmatik bir kayıp yaşadığında ortaya çıkar.

Bağlanma bozukluğu ve bağlanma biçimleriyle ilgili bazı önemli noktalar şunlardır.

1)Ayrılma özellikle 1 yaş altında daha travmatiktir.

2)Güvenli bağlanma geliştirmesine rağmen ileriki yıllarda güvensiz bağlanmaya geçen çocuklarda en büyük etken, ailedeki gerginlik ve anne- baba arasındaki çatışmadır.

3)Güvenli bağlanan çocukların sosyal ve zihinsel gelişimi daha hızlıdır.

4)Kararsız bağlanan çocuklarda özellikle zihinsel gelişimde, güvensiz bağlanan çocuklarda ise sosyal gelişimde yavaşlık gözlenir. Davranış bozuklukları güvensiz bağlanan çocuklarda sıktır.

5)Güvenli bağlanan çocuklar bağımsızlaşma çabalarında daha etkindirler, araştırma ve başka insanlarla temas kurmada daha başarılıdırlar.

6)Çalışan annenin geçici yokluğu bağlanma şeklinde çok belirleyici değildir.

7)Aile bakımı yerinde çocuk esirgeme kurumu gibi grup bakımı alan çocuklarda kararsız bağlanma daha sıktır.

Bağlanma örüntüleri ve ilişki biçimleri, çocuğun tüm yaşamı boyunca kritik önemdedir. Anne babayla olan deneyimler sonucu çocuk, ilişkiler için içsel bir çalışma modeli geliştirecek, hem bu model doğrultusunda yaşayacak hem de bunu diğer insanlara aktaracaktır. Ebeveynlerle yaşanan olumsuz deneyimler, olumsuz beklentilere kapılmasına sebep olacaktır. Bu kişiler partnerlerine hiçbir zaman koşulsuz sevgi veremeyecek, kendini her zaman korumaya alacak, sevginin akışına bırakamayacaktır.

Bağlanma, aidiyet ve kişilik duygusunun temelidir. Önce aileye bağlanan çocuk, aile yapısındaki yerini ve önemini görecek, sonra ailenin toplumla bütünleşmesine bakarak toplumdaki yerini bulacak, o toplumda yer etmek için çabalayacaktır. Bu arada vicdani değerleri de oluşacaktır.

Evlatlık verilme, göç ve tehcir gibi durumlarda aidiyet duygusu kaybolabilir. İstikrarlı bir kimlik oluşturma ve kendini değerli hissetme zorlaşabilir.

Anneyle bağlanma çok acı verici deneyimler yaşattı ve ileri şekilde güvensiz bağlanmaya dayalı bağlanma bozukluğu gerçekleştiyse bundan kurtulmak oldukça zordur. Bu durum etkin bir psikoterapi desteği ile düzeltilebilir.

Psikiyatrist Filiz Uluhan, ANTALYA 2014