Aile Terapisi
Aile terapilerinde psikodinamik, davranışçı ve hümanistik yaklaşımlar dönem dönem kullanılmış, günümüzde ise aile sistemi olarak adlandırılan yeni aile terapisi yaklaşımı hem bir kuram hem de bir tedavi yöntemi olarak psikoterapi dünyasında yerini almıştır.
Özgür ve bağımsız seçimler yapabilen özerk bireyler olsak ta herkes bir ailenin içinde doğmuş, aile içinde şekillenmiş, aile üyelerinden destek almış, diğer aile üyelerine destek vermiş, dile getirilmeyen kurallar çerçevesinde yaşamış, daha sonra kendi rutinimizi yaratmış, bunları sürdürüp, bunlarla yaşamaya alışmış bireyleriz.
Bundan dolayı bireyin tam olarak anlaşılması ancak aile bütünlüğü içinde ele alınmasıyla mümkündür. Bu görüş aile sistemi bakış açısının odak noktasıdır.
Aile terapilerinde, hiçbir zaman tanımlanan hastaya yani ailede problem çıkaran üyeye tek başına odaklanılmaz. Bu belki de sadece aile içindeki veya aile ile dış çevre arasındaki problemin görünür yüzüdür. Ailenin değişimini sağlamadıkça bireyden netice almak mümkün olmayacaktır. Danışanın sorunlu davranışına neden olabilecek varsayımlar şunlardır.
- Danışanın sorunlu davranışı, ailenin işleyişine karşı geliştirilmiş savunma amaçlı bir davranış olabilir.
- Sorunlu davranış istenmeden de olsa aile sürecinin devamını sağlayan bir parça olabilir.
- Sorunlu davranış, bireyin gelişim aşamasında ailenin işlevsel yetersizliğinden ortaya çıkmış olabilir.
- İstenmeyen davranış, ailenin kuşaktan kuşağa aktarılan işlevsel bozukluğundan kaynaklanabilir.
Bunlardan dolayı birey hiçbir zaman tek olarak ele alınmamalı, aile ya da ilişki bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Aile, bireylerinin karşılıklı etkileşimde bulundukları bir bütündür ve her ailenin kendine özgü özellikleri vardır. Bireyin dış dinamiklerini dışlayarak iç dinamiklerine yönelmek tabloyu bütünüyle görmemizi engeller. Bireyin kurduğu dış ilişkileri irdeleyen yöntem aile terapisi olarak isimlendirilse de aslında "ilişki terapisi" dir.
Aile terapisinde, aile sürekliliği olan, yaşayan bir sistemdir ve bireylerin aritmetik toplamından daha geniş bir yapıyı oluşturur. Her bir üyenin hareketi ailenin diğer üyelerini de etkiler ve karmaşık bir yapı doğar. Sistemdeki hiçbir unsur diğerlerinden ayrıştırılarak anlaşılamaz. Hiçbir unsur birbirinden bağımsız değildir. Bundan dolayı aile terapistleri sorun üzerinde çalışıp, probleme odaklanmak yerine aile süreçlerine ve aile üyeleri arasındaki interaktif örüntülere yönelirler.
Aile sistemleri terapisi son 50 yılın birikimidir ve birçok psikoterapist ve psikiyatrın katkısı olmuştur. Alfred Adler' i aile terapisini uygulayan ilk kuramcı olarak gösterebiliriz. Adler aile içinde çocuğun gelişiminin doğum sırasından etkilendiğini, her davranışın bir amaç için yapıldığını söylemiştir. Adler' e göre ebeveynler ve çocuklar genelde olumsuz bir etkileşim içindedirler. Bu iki tarafın da yanlış amaçlar edinip, yanlış güdülenmelerinden kaynaklanmaktadır. Terapist burada eğitimci ve güdüleyici rol alır, geçmişe göndermeler yaparak şimdiki zamana odaklanır. Etkileşimsel hataları anne- babayı lider konumuna getirerek çözme yoluna gider.
Çok kuşaklı aile terapisi modeli ise Murray Bowen tarafından psikoterapiye sokulmuştur. Burada ailenin kuşaktan kuşağa aktarılan örüntüleri en az üç kuşak içinde ele alınır. Aile bireylerinden birindeki duygusal sorunlar, çözülmediği takdirde diğer kuşaklara aktarılacaktır. Bundan dolayı değişim ailenin tüm üyelerini kapsamalıdır. Bowen' in bu kuramında en önemli özellik kendini farklılaştırmadır. Burada söz konusu edilen düşünce ile duygunun psikolojik ayırımı ve bireyin kendisini diğerlerinden bağımsızlaştırmasıdır. Psikoterapist burada rehber rolünde ve araştırıcı pozisyondadır. Terapi sürecinde üçleme denen, iki aile üyesinin terapiste yönelmesi sağlanmaya çalışılır.
Virginia Satir aile terapisinde ilgi ve etkilenme kavramları üzerinde durmuş, güçlü ve besleyici ilişkiler kurmanın önemine vurgu yapmıştır. İnsan geçerleme süreci modeli olarak isimlendirilen kuramında aile etkileşiminde iletişim ve şimdiyi hedefler. Benlik saygısını yükselterek ailenin uygun iletişim ve etkileşim kurmasına yardımcı olur.
Carl Whitaker ise aile terapilerine, varoluşçu terapiyi adapte ederek seçim, özgürlük, kendi kendilerini tayin etme ve kendini gerçekleştirme kavramlarına vurgu yapmıştır. Burada terapist, yüzleştirmeyi etkin olarak kullanır ve aileye daha fazla dahil olur. Amaç aileyi tedavi etmek değil, yeniden organizasyon ve yapılanma ile oluşacak değişimi aile ile birlikte yaratmaktadır. Şimdiki zamana odaklanılır. Psikoterapist, aile koçu görevi görür.
Salvador Minuchin ise ailede yapısal değişikliklere önem veren yapısal- stratejik aile terapisi modelini geliştirmiştir. Burada aile bazında işlev bozukluğu gösteren belirtileri azaltmak ve ailenin karşılıklı etkileşim kurallarını ve sınırları düzenleyerek yapısal değişimi sağlamak hedeflenir. Amaçlanan ailedeki hiyerarşik düzeni yeniden organize ederek daha esnek ve iletişime açık bir yapı kazandırmaktadır. Terapist burada aileye lider rolünde katılır, mevcut yapıyı düzenleyerek sınırlar koyar, aile yapısındaki değişmeyi aktif olarak destekler.
Son 15-20 yılda ise, işbirliğine dayanan, bireyleri, çiftleri ve aileleri kendi yaşamlarının uzmanları gibi gören, feminizm, kültürel çoğulculuk ve postmodern sosyal yapılandırmacılık gibi anlayışların da aile terapilerinde etkileri görülmektedir.
Tüm bu kuramlar, aile terapisine getirilen çağdaş yaklaşımlar, bireyin sistemik faktörlerden etkilendiğine inanır. Bireyi aile sistemi içinde anlamaya çalışır. Kişi hiçbir zaman ailenin kötü üyesi olarak damgalanmaz, hasta olarak ilan edilmez. Aile de suçlanmaz, bütünü karakterize eden etkileşim örüntülerini anlama ve çözüm yolları aranır. Aile, sürekliliği olan, yaşayan bir sistemdir. Bireylerin toplamından daha geniş bir varlığı oluşturur. İlişkiler arasında karmaşık ama samimi bir ağ vardır. Aile önce daha geniş bir sosyal bağlamın, sonra da toplumun bir parçasıdır. Bundan dolayı bireyi hiçbir zaman önce ailesinden, sonra yakın sosyokültürel çevresinden, daha sonra da toplumdan soyutlayarak ele alamayız.
Satir ve Whitaker, yaşantısal aile terapistleri olarak isimlendirilirler ve ailedeki problemin, aile üyeleri ve terapist arasındaki yaşanacak bir deneyimle düzeleceğini yani bir gelişim deneyiminin sorunun çözümünde rol alacağını savunurlar. Burada aile üyelerinin duygu ve ihtiyaçlarını rahatça ifade edebilmelerini sağlamak, kendi farkındalıklarına varabilmelerini sağlamak, öz saygılarını oluşturmak, yeterli ve açık iletişimde bulunmalarını sağlamak temel terapötik hedeflerdir.
Murray Bowen, nesiller arası aile terapisi bağlamında, ailesiyle çok güçlü duygusal bağları olan bireylerin aile streslerinde daha kırılgan olduklarını, kişinin bireyselleştikçe kişisel gelişim bozukluğuna uğrama ihtimalinin azaldığını görmüştür. Ailenin işlevsel yapısındaki bozukluktan en çok etkilenen çocuk aile çatışmasına en kolay girmekte, aileden ayrışma noktasında zorlanmakta, yarın evlenirken de ailesine en benzer kişiyi seçmektedir. Bu evlilikten doğan çocuk ta farklılaşma becerisini kazanmamakta, böylece nesilden nesile bir aktarım olmaktadır. Hatta bazı uzmanlar, şizofreninin böyle kırılganlığa sahip birkaç nesilden sonra o ailede göründüğünü ileri sürerler.
Bilişsel davranışçı aile terapisinde ise ebeveynlik becerileri kazandıran bilişsel yeniden yapılanma, işlevsel olmayan inançların ve kendine zarar veren algı ve düşüncelerin değiştirilerek kendileri ve kendine zarar veren algı ve düşüncelerin değiştirilerek kendileri ve gelecekleriyle ilgili olumlu duygu ve düşünce becerisi kazanma hedeflenir. Negatif şemalar, kalıplaşmış düşünceler yeniden yapılandırılır.
Anlatımcı terapiye ağırlık veren Michael White ise, aile örüntülerinin sorunu nasıl oluşturduğu ile değil, sorunun aileyi nasıl etkilediği ile ilgilenmiştir. Burada hedeflenen, aile bireylerini alternatif hikâye oluşturmaya yönelterek, hikâyelerini yeniden yazmalarını sağlamak ve onlara yeni yollar açarak umut aşılamaktır. Shazer ise aynı yöntemle, danışanların problemlerini farklı bir bakış açısıyla görmelerini sağlamayı planlamıştır.
Görüldüğü üzere farklı aile terapisi kuramları olmakla birlikte aile terapistleri, psikoterapi uygulamalarında aşağıdaki temel görüşler de fikir birliğine sahiptirler.
-
Bireyler sosyal çevrelerinden ayrı tutulamazlar, herhangi bir bireysel sorunda aile ilişkileri göz önüne alınmalıdır.
-
Bireyin sorunlu davranışı, bir ilişkiler bağlamının ürünüdür ve bireyin iyileşmesinin yegane yolu yanlış interaktif ilişki örüntülerini değiştirmektir.
-
Kişinin bireysel bulgularını, mevcut aile sisteminin hareketleri besler ve sürdürür.
-
Ailedeki etkileşimin odak alındığı, aile üyelerinin katılımıyla gerçekleşen birleşik seanslar, bireysel seanslara göre daha etkilidir.
-
Ailenin toplumla ve aile bireylerinin kendi aralarındaki geçirgenliğin değerlendirilmesi değişimin sağlanıp sağlanamayacağı hakkında yol gösterecek en önemli faktördür.
-
Aile terapilerinde bireysel psikopatolojiye dayalı psikiyatrik tanılar konmaz.
-
Aile terapisinin hedefleri, tek tek kişileri değiştirmek değil uyumsuz ve işlevsiz ailevi interaktif örüntüleri değiştirmektir.Antalya psikiyatri ve psikoterapi olarak aile terapisinde bilişsel davranışçı yaklaşım yanında farklı aile terapisi yöntemlerini de bir bütünlük içinde kullanıyoruz.Aile terapisi, evlilik okulu, ebeveyn eğitimi gibi halka yönelik eğitim ve seminerlerle de Antalya ve Antalya ilçelerinde toplumsal destek vermekteyiz.
Antalya Aile Terapisi.
Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi.
Aile Terapisti Dr. Filiz Uluhan.