Anksiyete Nedir
Korku, anksiyete ve panik atak psikiyatrinin başlıca uğraşı alanlarındandır.
Anksiyete ve korku, hiç birimiz için yabancı bir duygu değildir. Endişe, korku ve anksiyete yaratan nedenler, durumlar ve etmenler hepimiz için farklı olsa da onlarsız bir yaşam neredeyse olanaksız gibidir.
Anksiyete ile korku arasındaki fark ince bir sınırdan geçer. Korkuda gözle görülen ya da yaşanılan bir durum söz konusudur. Bir köpekle karşılaşmak, yağmurlu bir havada şimşek çakması, akan bir trafikte karşıdan karşıya geçmek, yeni insanlarla tanışmak endişe ya da korkuya sebep olabilir. Anksiyetede ise henüz ortada korkutucu bir fiil yokken, hiçbir şey yaşanmamışken sadece olayı düşünmek kaygı ve korku yaratır.
İşsiz kaldığınızda borçlarınızı nasıl ödeyeceğinize dair endişelenmeniz, trafikte ters yönden üzerinize doğru hızla gelen arabayı görünce yaşamınızı yitirme korkusuna kapılmanız, zincirinden boşalmış köpekle karşılaşınca ısırılma korkusuyla oradan uzaklaşma isteğiniz gayet doğaldır. Evde otururken trafikteki tehlikeler karşısında kaygılanıyor, yarın işe giderken kaza geçirirsem endişesi beyninizi kemiriyor, deprem olur da enkaz altında kalırım korkusuyla gözünüze uyku girmiyor, işinizde bir sorun yokken her an işten çıkarılma endişesi yaşıyor, sağlığınızda bir aksama yokken kanser ya da kalp krizi korkularıyla günlük hayatınızı kısıtlıyorsanız bu durum artık patoloji noktasına gelmiştir. Korkunun anksiyeteye döndüğü, önemli bir savunma mekanizması haline gelerek sizi hiç terk etmediği durumda psikiyatrik destek gerekecektir.
Anksiyete ile korku insan vücudunda benzer duygulara yol açar. İnsan evrimleşme sürecinde hayatta kalma dürtüsüyle bazı korkulara programlanmıştır. Yılan, vahşi hayvan, örümcek korkuları bunlara örnek verilebilir. Öğrenilmiş olan bu bilgi çocuklar aracılığıyla kuşaktan kuşağa aktarılmıştır. Korku ile vücutta psikolojik ve fiziksel olarak bir dizi değişiklik gerçekleşir ki bu da bizi savaş ya da kaçmaya hazırlar. Korku kaynaklı tepkiler tehlikelerden korunmaya yönelik eylemlerde kısa süreli olarak yararlı işlevler görür ve sorun ortadan kalktığında her şey normale döner, gündelik yaşam kaldığı yerden devam eder.
Günümüzde ise yaşamsal tehditlerin yerini, gelecek endişesi ya da henüz ortada olmayıp, yaşanması muhtemel sorunlar almıştır. Bu endişeler de korku anında verilen tepkileri doğurmakta, fakat ortada somut bir tehlike olmadığından yeterli işlev görmemekte, başı sonu belli olmayan bir döngüye girilmektedir. Devreye ne zaman gireceği ve çıkacağı belirsiz olan bu gerginlik ve alarm anksiyete bozuklukları olarak isimlendirdiğimiz psikiyatrik hastalıklara yol açabilmektedir.
Günümüz insanının psikolojik sorunlar altında ezilmesinin en büyük nedenlerinden biri, tarih öncesi savunma mekanizmalarıyla kısa süreli korkularla başa çıkmaya yönelik evrimleşmemizdir. Barınma, beslenme, hayatta kalma gibi temel dürtülerin karşılanmasına yönelik kaygıların yerini iş, kariyer, statü, evlilik, çocuk, çevre gibi sadece fiziksel mücadele ile yürütülemeyecek yüzlerce sorun almış, bunlar yaşamın en önemli tehdit unsurları haline gelmiştir. Bu da insanı anksiyete sorunlarına eğilimli kılmakta, birçok insan anksiyete bozukluğu ve panik bozukluk gibi hastalıklar nedeniyle psikiyatrik tedavi görmek zorunda kalmaktadır.
Bir tehdit ya da tehlike oluşturan durumun endişe veya korku doğurması doğaldır. Bu, varlığımızı sürdürebilmemiz için gerekli olan olağan bir tepkidir. Endişe ve korku hali kalıcı ise, tehdidin boyutlarına göre abartılı biçimde şiddetli ise, günlük yaşantıyı aksatıyorsa söz konusu durum anksiyete bozukluğu adını alır.
Endişe, korku, anksiyete kavramlarını, anksiyete ile korku arasındaki farkı anladığınız ölçüde anksiyete nedir sorusuna uygun cevabı verebilir, anksiyete bozukluğundan ilaçsız olarak psikoterapi ile kurtulabilirsiniz. Anksiyete bozuklukları tedavisinde tedavisinde psikoterapi en etkili yöntemlerdendir.
Antalya Psikiyatri Merkezi, Psikoterapi Antalya, Psikiyatrist Filiz Uluhan.