Çözüm Odaklı Aile Terapisi
Çözüm odaklı terapilerde sorunların nedenini bilme gereğine ihtiyaç duyulmaz. Tüm insanlar etkin davranma kapasitesine sahiptir
Çözüm odaklı terapilerde sorunların nedenini bilme gereğine ihtiyaç duyulmaz. Tüm insanlar etkin davranma kapasitesine sahiptir, ancak zihinsel yapıdaki olumsuz işleyişler bu yeteneği köreltmektedir. Bireylerin dikkatlerini unutulmuş yeteneklerine çekmek ve çözümün ellerinin altında olduğunu göstermek çözüm odaklı terapistlerin temel yaklaşımıdır.
Aile terapilerinde genel olarak yaşanılan ana odaklanılır. Çözüm odaklı terapiler ise geleceğe dönük çalışır. İnsanların bir soruna yönelik çözüm seçenekleri, davranışlara atfettiği anlamlar ile sınırlı kalmaktadır. Etkili çözüm için yeni ve daha etkili yaklaşımlar sergilemek gerekir. Oysa birçok insan sadece daha iyi çaba ile (daha fazla ceza, daha fazla ilgi, daha fazla sevecenlik gibi) sorun çözme döngüsüne girmekte bu da sadece etkisiz çözüm çabaları olarak işlevsiz kalmaktadır. Çözüm odaklı aile terapilerinde bakış açısında yaratılacak küçük bir değişimin, büyük değişimlere kaynak olacağı ana fikri söz konusudur.
Sorunlu ve mutsuz aile bireyi genellikle olumsuzdur, geçmişe takılıp kalmıştır ve sorunlarının sürekli olacağı inancındadır. Psikoterapistin görevi danışanı olumluya, umuda ve geleceğe yöneltmektir. Çözüm odaklı aile terapisinin yönü de geleceğe dönüktür.
"Sormamı istediğiniz ya da bana söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?" sorusu danışanların kendilerini rahatsız eden şeyi bildikleri ve neye gereksinim duyduklarının bilincinde oldukları inancına dayanan, çözüm odaklı aile terapisinin temel felsefesini yansıtır. Yaşanılan sorunlar hiçbir zaman bir başarısızlığın kanıtı değil, normal yaşam döngüsünün olağan güçlükleridir. Bu bağlamda tek bir doğru ya da geçerli bir yaşam biçimi yoktur. Bir aile için kabul edilemez bir davranış, başka bir aile için sorun teşkil etmeyebilir. Bundan dolayı hedefleri terapist değil, danışanlar belirler, her danışan da apayrı özgün bir varlıktır.
Çözüm odaklı terapide çözümlerin sorunların gelişme biçimiyle ilişkisiz olduğuna inanılır ve sorun odaklı düşünmenin yaratıcı ve etkin çözümleri bulmayı zorlaştırdığı varsayımına dayanılır. Sorun, insanların durumları tanımlama biçimlerinde ve sergiledikleri eylemlerdedir.
Çözüm odaklı aile terapisinde derinlerdeki çatışmalara, psişik yapısal sorunlara girmeden, temel yakınmaları olabildiğince hızlı bir şekilde çözmek amaçlanır. Ailenin nasıl yapılandırılması gerektiğine değil onların hayatlarında neyin değişmesini istedikleri ve kendilerine özgü hedeflerine bakılır. Terapist küçük adımların büyük değişimlerin başlangıcı olduğu ana fikrinden yola çıkar. Örneğin, geç kalmaktan yakınan bir kadına hiçbir zaman geç kalmamak gibi bir hedef yerine öncelikle işe geç kalmaması önerilmelidir. Geç kalma ailesi ve arkadaşları açısından ikinci planda kalıp affedilebilir bir durumdur. İşe geç kalma ise işten çıkarılmasına veya işinde ilerlemesine engel olabilecek daha ciddi bir sorundur.
Çözüm odaklı terapistler, bireylerin değişiminin, sorunu dillendirme biçimlerinin değiştirilmesiyle başlayacağını savunurlar. Küçük değişiklikler olumlu bir döngüye zemin hazırlayabilir. Örneğin, partnerinize hoşunuza gitmeyen, istemediğiniz şeyleri söylemek onda savunucu bir tutuma neden olabilirken, ne istediğinizi söylemek ilişkiye daha sıcak bir yaklaşım sağlayacaktır.
Çözüm odaklı aile ve evlilik terapilerinde aile dinamiklerine girilmediğinden grup görüşmesi yapılmaz. Sorunun endişelendirdiği bireylerle görüşülür. Duygulardan çok algılar ve yargılarla ilgilenilir. Çözüm odaklı terapist aile ve evlilik terapisinde, yanlışlığı saptayan ve bunu düzeltmek için planlar yapan bir uzaman konumunda değil, danışanların kendi potansiyellerini ortaya dökmeyi sağlayacak bir yardımcı rolündedir.
Aile terapilerinde, danışanların değişim güdülerini değerlendirmek önemlidir. Genelde üç tür danışan mevcuttur. Ziyaretçi dediğimiz grup, anne-babanın, mahkemenin, müdürün ısrarıyla terapiye gelmişlerdir. Şikâyette bulunmazlar ve orada bulunmaktan memnun değillerdir. Bu danışanlara öneride bulunmak ya da terapiye ikna etmeye çalışmak bir yarar sağlamaz. Onları oraya gelmeye zorlayan otoritenin tatmin olması için ne yapmaları gerektiğini sormak kilit sorundur. Şikâyetçi grup ise açık şikâyetlerle gelmelerine rağmen bunlar kendilerine değil başkalarına yöneliktir. Anne-babalar çocuğun sorunlu olduğunu, kadınlar eşlerinin iletişim kurmadığını ifade ederek terapiye gelmişlerdir. Erkek te kendinde bir sorun görmediği halde eşinin hatırına veya onu kızdırmamak için gelir. Burada bireyler çözümü kendi sorumlulukları olarak algılamamakta, her zaman suçlayacak hazır birileri olmaktadır. Çözüm odaklı terapide, bu şekildeki danışanların sorun odaklı konuşmaları çözüme yönlendirilir. Örneğin, ergenlik çağındaki kızından şikâyetçi olan annenin, sorunun kızında olduğu fikrine karşı çıkmadan, çözüm için siz ne yapabilirsiniz sorusuyla yapıcı bir yaklaşıma çekilmeye çalışılır. Müşteri olan grup ise net şikâyetlerle gelir ve eyleme geçmeye hazırdırlar. Doğrudan hedef oluşturularak çözümlere geçilebilir. Bunlar terapiden en fayda sağlayacak gruptur.
Çözüm odaklı terapi aile terapisi yanında çift terapilerinde, cinsel terapilerde, aile içi şiddet olgularında, alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığı tedavisinde, şizofreni tedavisinde oldukça iyi sonuçlar vermektedir.
Çözümlü odaklı terapinin güçlü yönü insanların neyi istemediklerini değil, ne istediklerini ortaya koymaktan da kaynaklanmaktadır. Ne yapılacağını öğretmek yerine, ne yapacaklarını bildiklerini hatırlatmaya yönelik tavır, danışanlar için her zaman daha yücelticidir.
"Sorunu yaşamadığınız bir dönemi hatırlıyor musunuz?" şeklindeki istisna soruları ve "Uyuyup uyandığınızda bir mucize gerçekleştiğini ve sorununuzun çözüldüğünü düşünün, hayatınızda neler değişirdi? " şeklindeki mucize soruları çözüm odaklı terapilerin önemli kavşak noktalarıdır. Ortalama 5-6 seanslık çözüm odaklı aile terapileri günümüzde sıklıkla tercih edilmektedir.
Psikoterapist Filiz Uluhan, Aile Terapisi.