Ergenlik Ve Biseksüalite
Biseksüel eğilimlerin işlenip aşılması da kimlik gelişiminin bir parçası olup, ergenlik döneminde çözümlenmesi gereken başlıca sorunlardan biridir.
Freud, biseksüel eğilimlerin cinsel kimliğin ve heteroseksüel ilişkilerin oluşumunda öncül bir etken olduğunu savunarak bunu organik, fizyolojik ve anatomik kökenlere dayandırmıştır.
Ergenlerde homoseksüel eğilimler, homoseksüel olabileceği korku ve kaygıları düşünülenden çok daha yaygındır. Burada duygu, dürtü ve eğilimlerin henüz ayrışmamış olmasının rolü vardır. Bu kargaşa içinde ergenin yakınlık isteklerini, cinsel duygu ve gereksinimlerle karıştırması kolay olmaktadır.
Ergenin kimlik yapılandırmasında temel düzenekler özdeşim, içselleştirme ve sentezdir. Benimsenen, ülküleştirilen değerler içselleştirilip, sentezlenerek bütüncül bir yapı kazanacaklardır. Özdeşleşilen değerler çocukluk dönemlerinden başlayarak, bugünün özelliklerini de içine alacak ve geleceğe dönük bir yön de taşıyacaklardır.
Ergenlik döneminde preödipal ve ödipal sorunlar yeniden alevlenir. Preödipal ayrımlaşmasını yapamamış, ödipal bağlarını koparamamış ergen kimlik kazanma sürecinde zorlanacaktır. Çözülmemiş sorunlar utanma ve suçluluk duygularına, korkulara neden olarak, ergeni anne babasından uzaklaştırmaktadır. Çocuk yakınlığı başka yerlerde ararken, anne baba da yalnızlık, terkedilmiş, haksızlığa uğramışlık duyguları yaşamakta, öfkeli ve kırgın olabilmektedirler. Dolayısıyla ödipal bağlar ve ödipal sorunlar karşılıklı etkileşim içinde iki yönlü işleyerek hem ergeni hem de ebeveynleri etkilemektedir.
Cinsel kimlik kazanımında anne babadan uzaklaşmak, otoerotizmden heteroseksüaliteye geçmek ve biseksüaliteyi çözümlemek gerekmektedir. Çocuklukta karşı cinse ait olma isteği normal bir ruhsal öğedir ve çocuksu bir cinsel eylem biçimidir. Freud bunu otoerotizm olarak tarif etmiştir, burada dış nesneye ihtiyaç duyulmaz. Ergenlikte cinsiyet değiştirme düşlemi değiştirilerek bir cinse ait olma seçimi yapılmak durumundadır. Psikanalitik görüşe göre ergenlikte yası tutulan birçok şey arasında biseksüalite de vardır. Biseksüalite etik değerlerle çatışarak belirsizlik, korku ve kaygı da uyandırmaktadır. Ayrımlaşma- bireyselleşme sürecinde özellikle erkek çocuklarda anneye bağlılık sorun olabilmektedir. Anne- oğul ilişkisindeki bebeklik dönemlerinden gelen yapışkanlık, erkek çocuğun psikolojik ayrışmasını güçleştirmekte hatta engelleyebilmektedir. Freud' a göre biseksüel eğilimleri aşmadan cinsel kimliği oluşturmak mümkün değildir.
Ergenlikte duyulan, homoseksüel olabileceği korku ve kaygısı yaygın bir özelliktir. Burada biseksüel eğilimlerin yanı sıra yetişkin olmanın getirdiği kaygılar ve karşı cinsle ilgili korkuların da rolü vardır. Bu durum yanlışlıkla gizli homoseksüel ya da latent homoseksüel olarak tanımlanabilmektedir. Gerçekte ergenliğin sancılı bir döneminde, biseksüel eğilimlerin baskınlaştığı geçici bir evredir.
Kısaca özetlersek cinsel gelişim aseksüel, biseksüel ve heteroseksüel bir sıra izlemektedir. Aseksüel ve biseksüel evrelerdeki sorunların aşılması, heteroseksüel kimlik kazanımı için şarttır. Psikanalitik kuram, penise imrenme nedeniyle kızlarda biseksüel eğilimlerinin erkeklere göre daha sık rastlandığını savunur.
Kızların annelerine olan ilgileri ergenliğin başlamasıyla birlikte babasına ve erkeklere yönlenecektir. Babaya olan ilgi suçluluk duymasına neden olarak aile içi çatışma görünümünde yansıyabilir. Ya da en iyi kız arkadaşına veya öğretmeni gibi aile dışı bir erkeğe bağlanma geliştirilebilir. Ergenliğin ilerleyen dönemlerinde bu ödipal çatışma heteroseksüalite lehinde çözümlenecektir. Birçok sosyal psikolog, kız çocuğun heteroseksüalite seçiminde babaların annelere oranla daha fazla feminize edici rol oynadıklarını bildirirler. Freud, erkeklerin diğer erkeklere olan ilgilerini ve kastrasyon anksiyetesini, kızların da penise imrenme eylemlerini biseksüaliteye bağlar. Bu temel fizyolojik bir durumdur ve kaçınılamaz. Narsisizm, mazoşizm, imrenme gibi karakter özellikleri de biseksüalite kaynaklıdır. Ergenlik döneminde sevgi ile cinselliğin karıştırıldığının bilinmesi, biseksüel eğilimlerin homoseksüalite gibi algılanmaması yönünden gerek ergenler gerekse ebeveynler açısından önemlidir. Ergenlik dönemindeki sıcaklık, sevgi, yakınlık gereksinimi, bu dönemde şiddetlenen cinsel isteklerle örtüştüğünden, cinsel istek ve yönelimlerle karıştırılmakta ve kaygı yaratmaktadır.
Etik ve ahlaki değerlerin, yasaklar ve savunmaların erkekler üzerinde daha ağır uygulanması hemen tüm toplumlarda aynıdır. Bundan dolayı ergenlerde homoseksüel deneyimler kızlara oranla daha az gibidir.
Ergenler sıklıkla duygularının karışıklığından, kafalarının yerinde olmadığından, ne yapacaklarını bilememekten, ne istediklerini anlayamamaktan yakınırlar. Bu durum duygu, dürtü ve gereksinimlerin kendi aralarında ayrımlaşmalarının getirdiği çatışmalardan kaynaklanmaktadır. Kendiliğin bütünleşmesi ve kimliğin gelişmesi için olmazsa olmaz ön koşuldur. Ayrımlaşma sırasında cinsel dürtüler baskın hale gelebilir. Sevgi, korunma, yakınlık, bakım gibi gereksinimlerle cinsel gereksinimler iç içe geçebilir. Yakınlık arama isteği cinsellik görüntüsü verebilir. Bu nedenle cinsel görünümlü her eylemin altında cinsellik yattığı gibi yanlış bir kanıya varılmamalıdır. Anne babalar mini etekle, göbeği açık kıyafetle gezen kızlarının bilinçdışlarında "beni anlayın", "bana yol gösterin", "bana ilgi ve sıcaklık gösterin", "beni derleyip toplayın" gibi mesajların olduğunu bilmelidir.
Bu tür eyleme vurumlar ergenlerde taşkınlık, çökkünlük, yalan söyleme, hırsızlık, alkol ve uyuşturucu kullanımı şeklinde de görülebilir. Bunları hemen borderline, antisosyal kişilik bozukluğu, madde bağımlısı gibi tanılarla damgalamak büyük hatadır. Biseksüel ilişkiler de böyledir ve dinamikleri homoseksüalte ile çok farklıdır.
Psikiyatri Uzmanı E. Filiz Uluhan.
Ergen Sorunları Antalya.
Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi.