OKB Tedavisinde Bilişsel Davranışçı Yaklaşım
OKB tedavisine girmeden önce obsesyon, kompulsiyon gibi kavramları, OKB’nin oluşumu ve devamındaki psikolojik kuramları bilmek gerekir.
Obsesyon kişide kaygı oluşturan inatçı, tekrarlayıcı ve rahatsız edici düşünce, imge veya dürtülerdir. Kompulsiyonlar ise obsesyonların oluşturduğu kaygıyı azaltmak ya da korkulan sonuçlarından korunmak veya kaçınmak için yapılan tekrarlayıcı davranış veya zihinsel eylemlerdir.
Obsesif kompulsif bozuklukta (OKB) hastaların obsesyon ve/veya kompulsiyonları vardır. Mikrop ya da kirle kontamine olma, kendine veya başkalarına zarar verme, istenmeyen bir davranışta bulunma düşünceleri sık görülen obsesyonlar olup, obsesif düşünceler genellikle hastanın değer sistemi ve yargıları ile çelişir.
Tipik kompulsiyonlar arasında ise aşırı derecede yapılan temizlik, el yıkama, kontrol etme, güvence arama, istifleme ve düzen oluşturma ritüellerini sayabiliriz.
OKB’nin oluşumu ve devamında Mowrer’in ‘’iki basamaklı öğrenme’’ kuramı psikiyatri/psikoloji dünyasında önemli yere sahiptir. Bu kurama göre klasik koşullanma yolu ile öğrenilen korku, kaçınma davranışları ile artarak pekişir ve devamlılığını sürdürür. Çeşitli uyaranlara yönelik kaygı klasik koşullanma yoluyla gelişmekte, kaygı veren uyaranlardan kaçınmanın kaygısını azalttığını gören kişi, bu kaçınma davranışları sayesinde ödüllenmiş olmakta, diğer değişle edimsel edimsel koşullama gerçekleşmekte, böylelikle kaçınma davranışları pekişmektedir. Bu öğrenme kuramları OKB tedavisinde davranış terapilerinin özünü oluşturur.
Davranışçı modele göre, normalde herkesin aklına gelebilen, ancak çok da rahatsız etmeyen mikrop kapma, hastalanma gibi düşünceler koşullanma yoluyla bireyde anksiyete gibi duygularla asosiye olmakta ve rahatsız edici özellikler kazanarak bireyi korkutmaktadır. Bu tür düşüncelerin akla gelmesi kişiyi rahatsız edip, anksiyetesini arttırdığından kişi ya düşünceyi aklına getirmemeye çalışır, ya da kirli olduğunu düşündüğü yer ve kişilerden uzak durur. Yapılan kaçma ve kaçınma davranışları anksiyeteyi azalttığından bir tür pekiştireç rolü oynar.
Hasta kaçma ve kaçınma davranışlarının yanı sıra sık sık el yıkama, banyo yapma gibi tekrarlayıcı (kompulsif) davranışlar da geliştirerek kaygısını azaltmaya gidebilmektedir. Bu tür kompulsif davranışlar da anksiyeteyi azalttığından pekiştireç rolü oynamakta, aynı davranışların artmasına yol açmaktadır. Giderek bir kısır döngü içine girilmektedir.
Bu görüşler doğrultusunda alıştırma tedavisi ve tepkiyi engelleme olarak bilinen davranışçı terapi kullanılır olmuştur. Bu tedavide kişi kaygı veren ve kaçınma davranışı oluşturan düşüncelerle yani obsesyonlarıyla karşılaştırılmakta ve bu karşılaşmanın oluşturduğu anksiyeteyi gidermeye yönelik devreye giren tekrarlayıcı hareketler önlenmekte, tepki engellenmektedir. Amaç, düşüncenin oluşturduğu anksiyeteyi söndürmek ve alışmayı sağlamaktır.
Alıştırma ve tepki engelleme yaklaşımları bazen tıkanmakta, hastanın tedaviye uyumu bozulmakta ve tedavi reddi olabilmektedir. Bu sıkıntıyı aşmak ise bilişsel yaklaşımlarla mümkündür.
OKB’de düşüncelerin ‘’kontrol edilemeyen, tekrarlayıcı ve rahatsızlık verici’’ özellikler taşıması, tedavinin öncelikli olarak bu düşüncelerin kontrolüne yönelmesine neden olmuşsa da beklenen fayda sağlanamamıştır. Sadece kontrol yerine, düşüncelerin anlamlarının değişmesi sağlandığında maksimum etki elde edilir. Bu ise bilişsel terapi ile mümkün olur.
OKB tanılı hastalarda diğer anksiyete bozukluklarında olduğu gibi çeşitli bilişsel hatalar bulunmakta, bazı düşünceler tehlikeli olarak algılanmaktadır. Bir düşüncenin içeriği ile ilgili yorum sadece tehdit veya tehlike ise klinik tablo anksiyetedir. Düşüncenin oluşturabileceği olası zararlardan kişi kendisini sorumlu tuttuğunda ise obsesif tablo oluşur. Bu sorumluluk huzursuzluk ve anksiyete yaratmanın yanında sorumluluğu azaltmaya yönelik nötralizasyon çabalarına yani obsesyonlara neden olmaktadır. Kısaca OKB’ deki temel bilişsel hatanın ‘’sonuç üzerinde etkim varsa, sonuçtan ben sorumluyum’’ biçimindeki düşünce olduğunu söyleyebiliriz. Bunun yanında ‘’kendisine ya da başkalarına olabilecek zararı önleyememek veya önlemeye yönelik bir çaba göstermemek, zarara neden olmakla aynı şeydir’’ biçimindeki düşünceler de OKB’ de gördüğümüz tipik bilişsel hatalardandır.
Sorumluluk duygusu harekete geçmediğinde OKB tablosu ortaya çıkmayacaktır. Bu sorumluluğun altında ise daha derinlerdeki ara inançlar (kurallar, tutumlar) ve şemalar yatar. Büyüsel düşünme dediğimiz bir eylemi düşünmekle, o eylemi yapmanın aynı olduğu fikri, bir şeyi düşünmenin, düşünülen şeyin olmasını istemek anlamına geldiği fikri, rahatsız edici düşünceyi etkisiz hale getirmek için çaba göstermemenin, oluşacak zararı istemek anlamına geldiği düşüncesi ya da bizzat zarara neden olduğu fikri bunlardandır.
Sorumluluk altında ezilen birey yoğun huzursuzluk ve anksiyete yaşamakta, düşünceyi bastırma çabaları düşünceyi daha etkin hale getirmekte ya da hastanın düşüncelerini kontrol edemediğini düşünmesine yol açmakta, sorumluluktan kaçınmak veya kurtulmak için nötralizasyon çabalarına girmektedir.
Tüm bunların ışığında OKB’ de bilişsel psikoterapi ile olumsuz düşüncelerin sorumluluk algısını harekete geçirmemesi, hastanın kendi düşüncelerini daha az tehditkar yorumlayabilmesini sağlaması hedeflenir. Tehdit-tehlike-aşırı sorumluluk algılarının ne kadar gerçekçi olduğunun, bilişsel yapılandırma aracılığı ile optimize edilmesi sağlandığında OKB tedavisi de gerçekleşmiş olacaktır.
Özetle, gerek davranış terapileri, gerek bilişsel, gerekse bilişsel-davranışçı terapiler OKB (Obsesif Kompulsif Bozukluk) tedavisinin olmazsa olmazlarındandır.
OKB Tedavisi Antalya, Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi.
Psikoterapist ve Psikiyatri Uzmanı Dr. Emine Filiz Uluhan.