Ergen Duygularının Özellikleri
Duygusal gelişim hayat boyu devam eden bir süreçtir. Hayatın her döneminde olduğu gibi ergenlikte de duyguyu doğuran olaylar, duygusal tepkiler ve duygusal durumdaki değişiklikler farklı farklıdır.
Ergenlerin duygusal özellikleri, çocukluk dönemlerine göre belirgin farklılıklar gösterir. Ergenlikte duygusal gelişim, kızlarda erkeklere göre daha hızlıdır ve kızlar erkeklerden önce duygusal olgunluğa ulaşırlar.
Çocuklar öfke, kızgınlık, sevinç gibi duygularını anında ve tepkisel olarak ifade ederken, bu duygular ergenlerde gizlenip maskelenmiştir. Çocukluk dönemi ile ergenlik dönemi arasında duygusal yönden en büyük fark budur.
Ergenlikteki hızlı büyüme ve hormonal değişim duyguları doğrudan etkilemektedir.
Ergenin duygusal gelişiminde öncelikle duyguların yoğunluğunda artma gözlenir. Üzüntü, sevinç, öfke, korku gibi duygular yoğunlaşmıştır ve ergen bunları dışa vurma, ifade etme ihtiyacındandır. Tepkisel el kol davranışları dışarıya yansırken, karşı cinse yönelik duygular şiirlere, özlü sözlere dökülebilir.
Ergen duyguları istikrarsızdır. Aynı zamanda duygusal durumları da hızla değişir. Sabahleyin neşeli ve mutlu kalkan çocuk, kahvaltıdan sonra karamsar bir ruh haline girebilir. Aynı olaya verilen tepki, ikincisinde tam tersi olabilir.
Buluğ çağından önce başlayan karşı cinse yönelik ilgiler ergenlikte doruk noktasına ulaşır. Cinsler arası yakınlaşma, önce grup içinde bir arada olma ihtiyacına döner. Bu duygular tamamen saf bir sevgiye dayanır, çoğu kez de karşı tarafa hiç iletilemez, tamamen kendi içinde yaşanır. Aile ve kültürel çevrenin kız erkek ilişkisine bakışı ve karşı cinsle sosyal ilişkilerin yoğunluğu, bireyin karşı cinsle ilişkisini doğrudan etkilemekte ve ömür boyu kalıcı izler bırakabilmektedir.
Çıplak görünmekten utanma ve mahcup olma çok tipik bir ergen duygu durumudur. Ergen vücudunu gizleme ihtiyacı duyar ve fiziksel görünümünden rahatsız olur. Ailenin baskıcı ve tutucu yaklaşımı çekingenliği ve utancı arttırıp kalıcı hale getirebilir.
Ergenler bir hayal dünyasında yaşarlar. İstek ve arzuları, geleceğe dönük tasarımları, karşı cinse yönelik düşünceleri hep bu dünyanın içindedir. Sizinle konuşuyor gibi görünen çocuğunuz o an başka bir dünyanın içinde olabilir. Ebeveyn olarak ergenin hayal gücünü, yaratıcı düşünceyi besleyecek şekilde desteklemek gerekir. Gerçekleştirilmemiş isteklerin sanki olmuş gibi hayal edildiği, zorluklar ve başarısızlıkların yok sayıldığı bir hayal dünyası ise patolojiye götürebilir. Ailenin desteği ve yönlendirmesiyle hayal âlemi ile gerçeklik arasındaki denge sağlanabilir.
Ergenler kaygılı, tedirgin ve huzursuzdurlar. Hızla değişen zihinsel ve fiziksel özellikleri üzerlerinde baskı doğurmakta, yeni duruma alışma çabaları da kaygı yaratmaktadır. Engellenen herhangi bir isteği, akran grubuyla ve yetişkinlerle sosyal ilişkilerindeki aksamalar da tedirginlik ve huzursuzluğunu arttıracaktır.
Buluğ çağına gelen bir çocuk zaman zaman başkalarından uzaklaşmak, yalnız kalıp kendini dinlemek ihtiyacı duyar. Sizinle gece gezmelerine gelmeye, pikniğe gitmeye can atan çocuğunuz çoğu kez evde kalmayı tercih edecektir.
Ergenlerin duygusal özellikleri arasında bir dönem tembellik, üşengeçlik, çalışmaya isteksizlik gibi bir durgunluk hali gözlenir. Birçok çocukta 13-15 yaşlarında görülen okul başarısındaki düşme buna bağlıdır. Çalışmak, oyun oynamak çocuk için 70 yaşındaki birinin omuzlarındaki yük gibidir. Mutfaktan suyunu alıp içmek bile ona ağır gelebilir. Bu durum geçicidir, birçok araştırmacı bunu vücut enerjisinin büyüme için harcanması olarak görür.
Ergenler alışık olmadıkları bir durumla karşılaştıklarında kolayca heyecanlanıp, korkuya kapılabilirler. Henüz duygu kontrolleri gelişmemiştir. Heyecan verici bir durum karşısında kızarma reaksiyonu sık gözlenir. Bu sefer ergen kızarma korkusuna kapılabilir. Kızarmanın acizlik, korkaklık, güvensizlik gibi algılanacağı düşüncesi bir kısır döngü yaratabilir. Zamanla heyecan kontrolü sağlanacak ve duygusal tepkilerde denge oluşacaktır.
Ergenlikteki duygusal gelişim de sevgi, korku ve öfkenin özel önemi vardır. Psikiyatri ve psikolojide bu üç duygunun da öğrenilmeden kalıtsal olarak kazanıldığına inanılır. Bunlar ergenlikte şu özellikleri gösterir.
Tüm insanlarda başkaları tarafından sevilme ihtiyacı ve başkalarına sevgi gösterme kapasitesi vardır. Doğumdan itibaren sevilme ve korunma ihtiyacındaki insan yavrusu, ne kadar ilgi ve sevgi görürse ruhsal yönden o kadar sağlıklı olacaktır. Sevgi ve şefkat görerek büyüyen çocuklar özgüvenli, yaşam dolu ve mutlu olurlar. Bu çocuklar yetişkin dönemlerinde de başkalarına sevgi göstermede, karşılıksız sevmede ve karşı tarafın sevgisini doğru değerlendirip almada daha başarılıdırlar. Sevmeyi ve sevilmeyi bilen yetişkinlerin yetişmesi ebeveynlerin tutumuna bağlıdır. Başkalarını da beğenme, başkalarını takdir etme, diğerleriyle durur duyma, başkalarına değer verme gibi özellikler sevgi duygusunun farklı ifadeleri olup olgun sevgiyi işaret eder.
Ergenin güven eksikliğini tamamlayacak en önemli etken ebeveynleri tarafından sevildiklerini bilmeleridir. Anne babanın çocuğa olan sevgilerini açıkça ifade edebilmeleri çocuk gelişiminde çok önemlidir. Yeterince kabul ve sevgi görmeyen ergen, ilgi odağı olmak için uyumsuz davranışlar sergileyebilir ya da isyankâr tavırlar gösterebilir. Duyguların ifade edilemediği ailelerde yetişen gençler donukluk ve duygusal küntlük yaşarlar. Benlik değerlerini gerçekçi biçimde algılayamayan bu gençler kendilerini değersiz bulurlar ve sosyal ilişkilerde zorlanırlar.
Korkular da duygusal gelişimde nitelik ve nicelik değiştirir. Yüksek sesten korkma, boşluğa düşmekten korkma gibi kalıtımsal korkularımıza öğrenme ve şartlanmayla kazanılan korkular eklenir.
Çocukluktaki korkular ergenlikte de devam eder. Bu korkulara ölümden, hasta olmaktan, parasız kalmaktan, okulda başarısız olmaktan korkma ve gelecekten duyulan korkular eklenir. Ayrıca yeni insanlarla tanışmaktan korkma, grup içinde yalnız kalmaktan korkma gibi sosyal korkular da eklenir.
Korku ve korkunun ifadesinde anne babanın ve kültürün büyük etkisi vardır. Üniversiteye girememe, başarısız olma, savaş ve insanlara güvenmeme gibi kaygı ve korkular da ergenlerde yaygındır.
Başarı ve sınav kaygısının yoğunluğu ergenin başarısını olumsuz etkileyebilir.
Taklit edilmek ve azarlanmak ergenler için oldukça yaralayıcıdır. Karşı cins tarafından beğenilmeme, karşılıksız aşklar gibi duygusal travmalar da ergenler için dramatik olabilir.
Gururu zedelenen ergen üzüntü, kırgınlık, kızgınlık ve öfke duyar. Birçok ergen, konumu itibariyle öfkesini gizlemek zorunda kalabilir. Bu da gerginlik ve hırçınlık yaratır. Dıştan sakin görünen bir ergenin iç dünyasında fırtınalar kopuyor olabilir.
Gerek ergen terapisinde, gerekse ebeveynlerin ergene yaklaşımında ergenin duygusal gelişimi ve duygusal özelliklerinin bilinmesi çok önemlidir. Evde anne babanın, okulda öğretmenlerin bilinçli yaklaşımı ergenin kaygılarını azaltarak yetişkinliğe geçişi kolaylaştıracaktır.
Başkaları tarafından tanınmak ve anlaşılmak ergenlerin en büyük arzusudur. Bu, ergenin birey olmasında en büyük adımlardan biridir.
Gençlerimizi kişilik sahibi, kendine güvenen, etik ve ahlaki kurallara saygılı bir birey olarak topluma kazandırmak ve mesleki hayata hazırlamak için yetişkinler olarak hepimiz sorumluluklarımızı bilmeli, eğitim ve öğretim konusunda bilinçli olmalıyız.
Antalya Psikoterapi Merkezi olarak ergen terapisi, ergen danışmanlığı, ergen psikolojisi, ergenlerin her türlü psikolojik sorunu, ebeveyn eğitimi, meslek seçimi, sınav kaygısının azaltılması, motivasyon artımı gibi konularda psikolojik danışmalık, psikolojik eğitim ve psikoterapi hizmeti ile yanınızdayız.
Unutmayalım ki, ergenler yapıları gereği karamsarlık, huzursuzluk ve iç sıkıntısı içinde bunalmış durumdadırlar. En belirgin sorunları da anlaşılmamaktadır. Ebeveyn olarak onu anladığınızı gösterir, kendisine güven verir, içinde bulunduğu duygusal durumun yaşa bağlı, bu döneme özgü ve geçici olduğunu anlatabilirseniz birçok sorunu başlamadan yok edebilirsiniz.
Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi olarak ebeveynlerin şu konulara hassasiyet göstermelerini öneriyoruz;
1)Gencin söylediklerini eleştirmeden, küçümsemeden ve yargılamadan dinleyin.
2)Bağımsızlaşmasını engellemeyin.
3)Genci, istemediği alanlara yönlendirip, zorlamayın.
4)Kapasitesi üzerinde görevler beklemeyin.
5)Onu aşağılamayın, başkaları ile kıyaslamayın.
6)Akranları yanında eleştirip, kaba davranmayın.
7)Gencin yanında tartışıp, kavga etmeyin.
Ergen Terapisi Antalya, Ergen Danışmanlığı Antalya ( Antalya Psikiyatri Merkezi ).